2022 Dünya Kupası: Lionel Messi ve biraz da Scaloni

Arjantin’in tarihi şampiyonluğu başta Messi olmak üzere oyuncu topluluğunun ve özellikle de saha içinde Scaloni’nin başarısının bileşimiydi.

Emre Özcan
Published in
17 min readDec 25, 2022

--

Arjantin’in 36 yıl sonra Dünya Kupası’nı kazanmasının ağırlıkla Lionel Messi’yle ilişkilendirilmesi anormal değil. Özellikle de son kazanan takımın kahramanının Maradona olduğunu düşününce. Nasıl ki 1986'da Maradona, Güney Amerika ekibini maç maç Dünya Kupası şampiyonluğuna götürdüyse Lionel Messi de benzerini 35 yaşında yaptı ve olmasaydı bu Arjantin’in şampiyon olma ihtimali gerçekten de yok gibiydi. Bir maç dışında her maçta skor tabelasına çıktı. 7 maçta 7 gole imza attı ve yaptığı 3 asist dışında takımının hücum aksiyonlarının hemen hemen tamamının kalbinde yer aldı. Arjantin’in attığı 15 golün 10'u yani %67'si de direkt olarak Lionel Messi’den geldi. Tüm bunların yanında çok kritik iki seri penaltı atışlarında ilk kullanan oyuncu olmasının baskısını mükemmel göğüsledi. Hollanda’ya karşı van Dijk’ın ilk penaltıyı kaçırmasıyla Lionel Messi’nin gole çevirdiği atış Arjantin’in kazanmasında en büyük etkenlerden biriydi. Keza finalde Fransa’nın Mbappe’yle birlikte penaltıyı gole çevirerek başladığı atışlarda da Lionel Messi, baskının zirveye çıktığı ilk penaltıda golü bulamasa Arjantin muhtemelen finali de kaybedecekti. Dolayısıyla oyunun gelmiş geçmiş en iyisi olma yolunda en büyük engelini kaldıran Messi bu turnuvada Arjantin için gerçekten çok kritik bir oyuncuydu. Ama Katar’daki bu şampiyonlukta hikayeyi tamamen bir oyuncuya dayandırmak ve kenardaki yönetimi es geçmek ne kadar doğru olur? Lionel Scaloni’nin maç planlarını ve kenardaki duruşunu turnuva boyunca gözlemleyince biraz haksızlık olabilir.

Arjantin turnuvanın son gününe kadar istatistiki yönden çok iyi işler çıkardı. Statsbomb’a göre rakiplerine maç başına 0.38 xG veren ve Brezilya’dan sonra (0.36) turnuvanın en iyi ikinci derecesine sahip olan Arjantin, en büyük rakiplerinin yarı final ve final maçlarına çıkamadığını düşününce turnuvada savunmalarıyla herkese açık ara yaptı. Turnuvanın maç başına en çok şut atan dördüncü, en çok gol atan beşinci, en çok pres aksiyonu üreten altıncı takımı oldular. Hemen hemen tüm toplu oyun istatistiklerinde ilk beş içinde yer aldılar. Çok az pozisyon verdiler, penaltıları çıkarınca maç başına kalelerinde birden az gol gördüler. Tüm bunlar için bir takım çalışmasına ihtiyaç olduğu aşikar. Ama bunu ortaya çıkaran Lionel Scaloni özel maç planlarıyla, farklı şablonlarıyla ve rakibe göre verdiği reaksiyonlarla bu başarıda farklı bir yere sahip.

“Rakibi hareket ettir, topu değil. Bir kenarda topa sahip oluyorsan diğerinde bitir.”

Pep Guardiola’nın Barcelona altyapısında teknik adamlığa başlamadan önce yaptığı futbol yazarlığı döneminde ortaya koyduğu ve son 15 yılın topa sahip olma konseptlerinden biri olan bu cümle, Arjantin gibi bir topa sahip olma takımı tarafından mutlaka kullanılacaktı. Lionel Scaloni’nin Polonya karşısında kullandığı geniş 4–3–3, dörtlü savunmayla maça çıkan rakibini genişleterek savunma aralarında ve özellikle de ters kenarda boşluk elde etmeye dayalı bir yapıyı da beraberinde getiriyordu.

Daha maçın ilk beş dakikası dolarken Arjantin’in ortaya çıkarmaya çalıştığı konsepti görmek mümkün. 4–3–3'ün sağ önünde maça başlayan driplingçi Angel Di Maria’yı rakip sol bekle izole eden Arjantin, Polonya’nın takım savunmasını tamamen sahanın sol tarafına çekiyor ve rakibin sağ kenarında büyük bir boşluk yaratıyorlar. Sol bekteki Marcos Acuna için ortaya çıkan alan maçın ana planını da erken bir şekilde ortaya koyuyor.

Beş dakika sonra görüntü yine farklı değil. Top yine sağ çizgide ve yine Di Maria oyunu dikte etmeye çalışıyor. Polonya aynı şekilde sahanın sol tarafında ve Marcos Acuna diğer tarafta genişlik vererek bomboş bir şekilde ceza sahasına doğru ilerliyor. Polonya yine çok küçük bir alanda kompakt durmaya çalışıyor ama bunu dörtlü savunmayla yapmaya çalışmak ters kenarda büyük boşluk vermek demek ve Arjantin de bunun peşinde.

Beş saniye sonra bu alanın kapanmamasıyla birlikte ceza sahasına yaklaşan Acuna elini kaldırarak top istiyor. Ceza sahası yayının hemen önündeki Mac Allister kritik bir role sahip. Hemen arkasında Polonya’nın 4–4–2'sinde sağ kenarda başlayan Piotr Zielinski var. Polonyalı orta saha normalde Acuna’yla eşleşmeli ama Mac Allister’ın bulunduğu yer Zielinski’yi rahatsız ediyor ve Acuna’ya yaklaşmasını engelliyor. Yine de Zielinski’nin bu tavrı pek doğru değil. Durumun farkında olan Mac Allister da eliyle De Paul’ü işaret ederek Molina’nın topu ona oynamasını söylüyor. O sırada sağ içte konum alan Messi’nin baktığı yer de De Paul ve iki pasla hemen demarke Acuna’yı görme şansları mevcut.

Ama Molina durumun ya farkında değil ya da bunu yapmak istemiyor ve tekrar sağına dönüyor. Zielinski tarama yaparak problemin farkına varıyor.

Ve birkaç saniye sonra sağ bekinin yanına inerek savunmayı beşliyor. Alması gereken pozisyonu yaklaşık 20 saniye gecikmeli alıyor ve Arjantin bu fırsatı değerlendiremiyor.

17. dakika içindeki aksiyon da tamamen rakip beke karşı sol bek Acuna’yla alan bulma üzerineydi. Bu kez kenardan kenara değil, merkez aksiyonu ve manipülasyonuyla bunu hedefleyen Arjantin’de bir önceki pozisyonun kritik ismi Mac Allister yine doğru hareketlenme ve pozisyonla bunu sağlayan oyuncu oldu. Polonya’da sağ ön Zielinski, Mac Allister’la bire bir oynuyor. Dolayısıyla sağ bek Matty Cash de sol bek Marcos Acuna’yla kendini eşleştirmiş durumda. Bu esnada Mac Allister bek-stoper arasına doğru hareketlenmeye başlıyor.

Zielinski’yi arkasında bırakan Mac Allister, bunun sonucu olarak Cash’i de manipüle ediyor ve içeri çekiyor. O sırada sağ çizgiye basarak genişlik veren Di Maria, top kendisine gelmeden sol beki ve Polonya’nın savunma merkezini dolaylı olarak Arjantin’in sağına çekiyor. Dolayısıyla Acuna için yine alan oluşuyor.

Yaya doğru çapraz koşusuna devam eden Mac Allister, Cash’i tamamen içeri çekmiş durumda. Zielinski yine durumdan habersiz gibi. Acuna’yı kontrol etmiyor ve Messi’nin sol çapraza doğru oynadığı top Acuna’yı ceza sahası içinde topla buluşturuyor.

İlk dokunuş anında net bir aksiyon şansına sahip olan Acuna, o kontrolü çok iyi yapamayınca Zielinski yetişme imkanını elde ediyor ve sağ çekip zayıf ayağıyla kötü bir şut çıkaran oyuncu pozisyonu harcıyor. Ama bu, Arjantin için aksiyonun başarılı bir pozisyon sonlandırma ve ceza sahası girişi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Arjantin, ilk yarı boyunca Polonya’yı sürekli Acuna üzerinden cezalandırmaya çalıştı. Oyunu sağa yatırıp solda defalarca Acuna’yla topu buluşturmayı başardılar. Ne var ki golü bulamadılar. İkinci yarının hemen başında Mac Allister’la gelen gol farklı bir patern sonucu ortaya çıktı ama yine sağ kenardan başlayan bir çizgi oyunuydu. Arjantin bu golle kilidi açtı ve grubun son maçını kazanarak liderliği elde etti.

Maçın ilk yarısındaki ortalama pozisyonlar da Arjantin’in oyun planını gösteriyor. Çizgiye basan sağ bek, yüksekliği veren sağ ön ve bu iki oyuncunun xG üretiminde en kırmızı oyuncular olarak ön plana çıkması oyunun tamamen sağda kurulduğunu ve solda bitirilmeye çalışıldığını gösteriyor.

“Biz Premier League’de bir devrim yaptık. Eğer ligde üçlü savunma bu kadar yaygınlaştıysa bunda en büyük pay bizim ortaya çıkardığımız yapı.”

2016/2017'de Chelsea’yi üçlü savunmayla şampiyon yapan Antonio Conte, ertesi sezon takımların yarısı üçlü savunmayı özellikle de kendilerine karşı sıklıkla kullanmaya başlayınca böyle bir reaksiyon göstermişti. Kendisi açısından söylediği doğruydu ama rakiplerin bir anda Chelsea’nin 3–4–3'üne karşı üçlü savunmaya dönmeleri de doğruydu. Ertesi sezon Chelsea’ye karşı 38 maça çıkan Premier League takımları tam 20 maçta üçlü savunmayla mücadele etti. Pep Guardiola dahi o sezonki ilk mücadelelerinde Chelsea’ye karşı City’de çok fazla kullanmadığı üçlü savunmayla çıktı.

Dolayısıyla iyi üçlü savunmaları pasifize etmenin yolunun onlara karşı benzer şablonla sahaya çıkmak olduğunu uzun zamandır biliyoruz ve Lionel Scaloni de turnuvanın iyi 3–5–2 takımlarından biri olarak Euro 2020'deki tüm etkisini de bunun üzerinden oluşturan Hollanda’ya karşı sahaya üçlü savunmayla çıktı.

Amaç başta Denzel Dumfries olmak üzere kanat beklerine karşı bire bir savunmada sorun yaşamamaktı. Bunu da maçın genelinde son derece iyi başardılar.

Maçın hemen başındaki Arjantin karşılaması, Lionel Scaloni’nin hangi bölgelerde açık vermek istemediğini net bir şekilde gösteriyor. Geriden oyun kurulurken takımının en yüksek oyuncusu olan Dumfries’le kendi savunma çizgisine kadar gelen Acuna ve Blind’le yine bire bir oynayan Molina. Buna rağmen merkezde Arjantin için bir problem yok. Enzo’nun forvet arkası olarak maça başlayan Gakpo’ya düşmesiyle birlikte üç stoper Bergwijn ve Memphis’i rahatlıkla kontrol ediyor. Merkezde dörde üçlük bir üstünlük mevcut.

Birkaç dakika sonra yine oyun kurmaya çalışan Hollanda’ya karşı tamamen aynı durum sahada. Kanat bekleri, Arjantin’in kanat bekleri tarafından kontrol ediliyor ve merkezdeki stoperler de ziyadesiyle rahat. İki forveti üç stoperle bekleyen Arjantin’de Maarten de Roon’un Bergwijn’a oynadığı top da bir problem yaratmıyor.

Top Bergwijn’a gelir gelmez sol stoper Lisandro sırtı dönük rakibine baskıya çıkıyor. Arkasında bıraktığı boşluğu tehdit eden bir Hollandalı yok. Dumfries ve Blind, Arjantin savunmasına uzak ve Güney Amerika ekibi için hiçbir problem mevcut değil. Zaten kompakt savunmanın gerisinde üç stoper ve iki merkez orta sahanın olması Hollanda’nın turnuva boyunca devam eden toplu oyun sorunlarını açıklayan bir görüntü. Bu durum turnuva sırasında van Gaal ve de Jong başta olmak üzere birçok Hollandalı tarafından kabul edildi ve Portakallar maçın genelinde ana planlarıyla hiçbir şey üretemediler.

Hollanda’nın oyunu kenara yıkmaya çalıştığı anlarda da durum farklı değildi. Merkezdeki sayısal üstünlüğü kenarlarda yakalamak da Arjantin için zor olmadı. Aksiyonda dört oyuncuyla Hollanda’nın üç hücumcusunu kontrol eden Arjantin buna rağmen merkezde de oldukça rahat. Memphis diğer iki stoper ve önündeki Enzo tarafından kontrol altında tutuluyor ve o bölgeye yaklaşan başka bir Hollanda tehdidi yok.

Peki kanat bekleri birbirlerine karşı şablon olarak bire bir eşleşmeyi bu kadar iyi yaparken üstünlüğü nasıl ele alabilirsiniz? Cevaplardan biri elbette rakibi manipüle ederek. Bu yönden turnuvanın en iyilerinden biri olan Mac Allister, yine sahneye çıkan isim.

10. dakikada sağ kenardan gelmeye çalışan Arjantin, Polonya maçındaki görüntünü benzerini bu kez bir üçlü savunma takımına karşı yapmaya çalışıyor. 3–5–2'deki üçlü orta sahanın sol içi Mac Allister yine ceza sahasına çok yakın ve yaya yaptığı hareketlenmeyle Denzel Dumfries’i içeri çekiyor. Bu da Marcos Acuna’nın önünde yine alan açılması anlamına geliyor.

Beş saniye sonra o top merkeze dönünce üzerine iki oyuncuyu çeken Lionel Messi, demarke Acuna’yı rahatlıkla görüyor.

Fakat Acuna bu kez de direkt ortada çok kötü iş çıkarıyor. Ama Arjantin, Mac Allister sayesinde bir beşli savunma takımına karşı da kenarlarda boşluk bulmayı başarıyor ve ceza sahasına başarılı bir giriş yapıyor.

İkinci cevap ise rakipten topu kazanıp direkt hücum ve doğru koşuyla geliyor. Oyunun en büyük gol üretim paterni olan bu durum Arjantin’in kilidi açmasında ve kanat bekinin arkasına geçmesinde büyük rol oynadı.

34. dakikada merkezden çıkmaya çalışırken uzun topu kaybeden Hollanda geçiş başlangıcında dengesiz yakalanıyor ve sonrasında geçiş yiyor. Top kaybedildiği (işaretli Enzo’nun merkezdeki kontrol anı) an Hollanda’nın en yüksek üçüncü oyuncusu (sarı işaretli) Daley Blind. Arjantin onun arkasına geçmeyi hızlı bir şekilde başarıyor.

Birkaç saniye sonra çizgide topla buluşan Molina, Blind’in arkasında kalmasının avantajını değerlendirmeye çalışıyor. Blind’in bypass edilmesi sonrasında Hollanda’da bu driplingi karşılaması gereken bir oyuncu ihtiyacı var. Bu oyuncu da sol stoper Nathan Ake oluyor.

Ake (sarı işaretli), Molina’yı karşılıyor ve Blind’e kendi bölgesine dönmek için zaman kazandırıyor. Molina karşısında savunmacıyı görünce hemen arkasındaki Messi’ye oynuyor.

Bunun sonucu olarak Ake, Messi’nin karşısında kalmak durumunda. O, Messi’yi kontrol etmeye çalışırken Blind’in tek yapması gereken yerine dönmek ve merkez stoper van Dijk’la arada oluşan boşluğu kapatmak. Ama sol bek ikisinde de geç kalıyor ve onun gerisinden bek-stoper arası koşuya başlayan Molina avantaj elde ediyor.

Sonrası Messi’nin dört oyuncu arasından verdiği büyülü pas ve Molina’nın karşı karşıya kalarak attığı gol. Hata tamamen Blind’de. Kendi suçu olmayan aksiyon başlangıcı, Ake’nin kendisine kazandırdığı zaman ve alanı reddetmesiyle birlikte Hollanda’nın golü yemesine ve denge oyununu kaybetmesine neden oluyor.

4–4–2 oyunun gördüğü en kompakt savunma yapılarından biri ve muhtemelen futbol tarihi boyunca da böyle olmaya devam edecek.

Coverciano’da aldığı akademi eğitimi sonrasında tezini 4–4–2 üzerine yazan Roberto Mancini, bitirişi bu cümle üzerine yapar. Bunun üzerinden geçen yaklaşık çeyrek asır saptamanın haklılığına dair sayısız örneği göstermeye devam ediyor ve Lionel Scaloni’nin yarı finaldeki Hırvatistan planı da bunlardan biri oldu.

Maça klasik 4–4–2'yle başlayan Arjantin’de Scaloni’nin orta sahanın kenarlarına yerleştirdiği De Paul ve Mac Allister aslında orta saha dörtlüsünü nasıl konumlayacağını ve bunu neden yapacağını da gösteriyor gibiydi. Merkezdeki Enzo ve Paredes’le birlikte son derece dar bir orta saha şeklinde sahip olan Arjantin’de amacın, turnuvanın belki de en iyi üçlüsü olan Brozovic-Modric-Kovacic üçlüsünü savunmak (ya da kontrol etmek) olduğu açıktı. Önceki iki maçta özellikle üretimde Mac Allister’ın omuzlarında olan yük, bu maçla birlikte savunma tarafında yavaş yavaş da De Paul’e devir teslim oluyordu. Zira dar bir 4–4–2'nin en büyük defekti kenarlarda alacağı risk olacaktı ve rakibin yetenekli sol beki Borna Sosa üzerinden alınan risk bir problem teşkil edebilirdi. Bu nedenle özellikle Rodrigo De Paul’un üzerinde hem merkezdeki Kovacic hem de Sosa baskısı vardı. Pozisyonda yüzünü Sosa’ya dönen De Paul, bu durumu özetliyor.

Bu bakışın ortaya çıkmasını sağlayan şey ise bir saniye öncesinde derine hareketlenen Kovacic’in aksiyonu. Kovacic’le birlikte önce hareketlenme çabası içine giren De Paul, otokontrolü sayesinde Sosa’nın çizgide boş olduğunu hatırlıyor ve aksiyonunu keserek yüzünü sol beke dönüyor.

Kovacic’in bu pozisyonda büyük bir tehlike olarak değerlendirilmemesinde Hırvatistan’ın mecbur edildiği oyun kurma düzeni de faktör olabilir. Zira 4–4–2'de çift forvet olarak konumlanan Messi ve Alvarez’le rakip stoperleri karşılayan Scaloni’ye karşı Dalic oyunu 2v2 kurma riskini almadı. Bu da iki görüntüde olduğu gibi Brozovic’i derine, iki stoperin arasına aldı ve Kovacic-Modric ikilisinden kopardı. Dar 4–4–2'yle en azından 4v3'ü hedefleyen Scaloni, çift forvetle rakip stoperleri karşılamasından da Brozovic’in derine inmesiyle ekstra bir avantaj devşirmiş oldu ve Modric-Kovacic’le olan bağlantılar maçın ilk safhalarında koparıldı.

Birkaç saniye sonra Sosa sol çizgide topla buluştuğunda De Paul’un görevini ve derinde kalan Brozovic’in Hırvat orta sahasına verdiği zararı daha net gözlemlemek mümkün. De Paul, beke gitmesine rağmen diğer üç orta saha Kovacic-Modric ikilisini rahatlıkla kontrol ediyor. Alvarez ve Messi de önde devriye görevindeler.

Pozisyonun devamında De Paul, Sosa’yla bire bir oynarken topu isteyen ve alan Kovacic de merkezdeki diğer oyuncu tarafından alınıyor. Kovacic’in burada geriye dönmek ya da iki kişi tarafından kontrol edilen Modric’i zorlamak dışında bir opsiyonu yok ve Arjantin adına her şey kontrol altında.

Birbirine yapışık, çok dar ve yatay bir merkez dörtlüsü gibi görünen Arjantin karşılaması ilk yarı boyunca devam etti. Amaç rakip üçlüyü pasifize etmekti. Scaloni belki de Brozo’nun bu derin rolünü çok hesap etmemişti ama bu da ona ve planına yardımcı oldu. Onun derinde kaldığı, Modric’in de rakip dörtlü arasında çok etkili olamadığı maçta ilk yarı tamamen Kovacic’in driplingleri üzerinden üretmeye çalışan bir Hırvatistan’ı ortaya çıkardı. Ne var ki yedikleri iki gole reaksiyonu ikinci yarının başındaki agresif ve risk alan Dalic değişiklikleriyle vermeyi başarsalar da tam o anda maçın en iyilerinden Messi ortaya çıktı ve saf yetenek yaratıcılığıyla maçı bitirdi. Muhtemelen bu maç aynı zamanda Lionel Messi’nin turnuvadaki en iyi bireysel performansıydı. 0–0'da turnuvanın dikkat çeken penaltı kalecisi Livakovic’i avladı ve devamında muazzam işler yaptı. Ama onu iyice özgürleştiren şey de muhtemelen Enzo, Paredes, Mac Allister ve De Paul’den oluşan yatay ve dar orta sahaydı.

Statsbomb’un ortalama pozisyonları da Arjantin’in kendine has 4–4–2'sini Messi’nin konumlanış farkıyla birlikte gösteriyor.

“Zor maçlar beni çok motive ediyor. Takımınızın taktiksel olarak onlardan daha iyi olması için rakip koçu şaşırtmaya çalışıyorsunuz.

Yaklaşık bir yıl önce Dermot Corrigan’a bir röportaj veren Unai Emery, futbolda en çok keyif aldığı şeylerden birini de aslında bu cümleyle veriyordu. Analizin büyüyen ekiplerle birlikte çok yaygınlaştığı ve önem kazandığı oyunda artık yapıların deşifre edilme zamanları oldukça kısalmış durumda. Bu nedenle rakip hocaları şaşırtmak ve onlara beklemedikleri yerden sormak da artık kazanç hanelerine olumlu etkisi olan hamlelerin başlarında geliyor. Lionel Scaloni sadece bir oyuncu üzerinden Didier Deschamps’a bunu yapmayı başardı ve maçın ana planında farkı Angel Di Maria ve onun pozisyonu üzerinden yarattı.

Maçın 6. dakikasında ortaya çıkan bu görüntü aslında toplu oyunda ve rakibi karşılamada maçın Arjantin adına hikayesini anlatıyor. Bu maçtan önce Di Maria’nın oynayıp oynamayacağı bile belirsizken tecrübeli oyuncunun oynaması gerekliliğini savunanlar özellikle bunu Fransa’nın savunma yapısıyla ilişkilendiriyordu. Maviler’in sol bekinde yer alan savunmanın zayıf halkası Theo Hernandez’in karşısına Di Maria gibi bir dripling spesiyalistini koymak ve o bölgeyi domine etmeye çalışmak çok mantıklı görünüyordu. Ama Scaloni böyle yapmadı. Di Maria’yı 11'e aldı ama kimsenin beklemediği şekilde sol öne yerleştirdi. Messi’yi sağa yakın tutmaya devam etti ve Theo’nun bölgesinde onun üzerinden oynamak istedi. Ama asıl amaç yine Polonya maçının ana planına dönüştü. Di Maria üzerinden sürekli oyunu sol kenara doğru genişletme ve Messi’yi Theo’yla izole etme çabası maçın ilk yarısının ana temasıydı. Polonya maçının tersine bunu kenar değiştirerek yaptı. Çünkü Di Maria’nın sağ kenarda oynaması durumunda Mbappe’nin savunma yardımı yapmayacak olması dolayısıyla avantaj elde edeceği düşünülen Arjantin’de, oyunun solda kurulması da aynı durumu beraberinde getirebilirdi. Hızlı dönüşlerde Messi’yi Theo’yla izole etmek, önden yardımın gelmediği durumlarda öldürücü olabilirdi.

Peki bu konumlamada başka ne öne çıkmış olabilir? Sağ bekin Kounde olması da muhtemel cevaplardan biri. Toplu oyunda Di Maria’dan büyük maç performansı bekleyen Scaloni, onu Theo’nun çıkışlarına karşı savunma yardımcısı rolünden alıp hücuma çok fazla katılması bekleyen Kounde’nin önünde konumlayarak toplu oyunda 34 yaşındaki oyuncuyu rahatlatmak istemiş olabilir mi? Buna hayır demek de zor.

Arjantin’in solda oyun kurma planını 5. dakika içerisinde görmek mümkün. Üç oyuncuyla önde kurulan üçgen, Fransa savunmasını kendi sağına yaklaştırıyor. Öndeki üçgen arkadaki dar üçlüyle destekleniyor. Dolayısıyla Messi sağda izole ve el kaldırarak durumu takım arkadaşlarına göstermeye çalışıyor. Mbappe doğal olarak kadrajda yok ve Rabiot dışında bir çözüm şansları da mevcut değil.

Arjantin ilk yarı boyunca bu paterni kullanmaya çalıştı. Bundan net bir üretim yaptıklarını söylemek mümkün değil. Ama muhtemelen oyunu genişletme planıyla sahaya çıkan Di Maria, kendisinden beklenenin fazlasını topu aldığı anlarda verdi ve büyük maç oyunculuğunu bir kez daha sahneye koydu. Onun maçın dengesini bozan ve Arjantin’i öne geçiren pozisyonda topla buluşma anı da Arjantin’in turnuva klasiklerinden biri sayesinde oluştu.

Pozisyonda merkezdeki işaretli oyuncu yine 4–3–3'ün sol içinde oynayan Mac Allister. Kendisini konumlandırdığı yerle Fransa sağ beki Jules Kounde’yi manipüle ediyor ve sol çizgide Di Maria’nın attığı koşuyla avantaj elde etmesini sağlıyor. Kounde’nin Mac Allister tarafından merkeze iğnelenmesiyle Di Maria takibini sağ önde oynayan Dembele yapmak durumunda ve bu tam da Scaloni’nin istediği şey.

Mac Allister görevini yapmış durumda. Merkeze iğnelenen Kounde artık aksiyonda bir stoper konumunda. Di Maria’yı karşılayan Dembele’nin ise bire biri savunma konusunda yapabileceği çok az şey var. Ceza sahasına forse etme şansını elde eden Di Maria, Dembele’yi çok rahat ekarte ettikten sonra Fransız oyuncunun müdahalesiyle yerde kalıyor ve Arjantin’in maçta öne geçmesini sağlıyor.

Peki Arjantin için toplu oyun dışında karşılamada nasıl sorunlar mevcuttu? Theo-Mbappe kanadı turnuvanın en öldürücü sol kenarıydı ve burada yine Rodrigo De Paul’ün öne çıkması gerekecekti. Sağ öndeki Messi’nin Theo’yu takip etme ihtimali yoktu. Mbappe’nin Molina’yla eşleşmesi durumunda Theo’yu takip edecek bir oyuncuya ihtiyaç vardı. İki yukarıdaki görüntü De Paul’ün o konuda kendisini feda eden oyuncu olduğunu ortaya koyuyor. 4–3–3 oynayan yapılarda rakip beki merkez orta sahalardan biriyle takip etmek ender kullanılan metotlardan biri. Ama mecbur kalırsanız ve bunu yapabilecek bir oyuncuya sahipseniz başarılı olmaması için pek bir sebep yok. Turnuvanın eleme maçlarının yıldızlarından De Paul bunu Theo’ya karşı gösterdi.

7. dakikada oyun Fransa’nın sağ kenarından kurulurken merkeze yakın konumlanan De Paul, Theo’yu o bölgeye bakarak kontrol ediyor. Mbappe pozisyonda yüksekliği veren oyuncu. Bir stoperin Giroud tarafından işgal edildiği ortamda Mbappe’yi diğer stoperle bire bir bırakmak istemeyen Molina doğal olarak Fransız yıldızı merkezde takip ediyor. Bu durum De Paul’un Theo’yla bire bir oynamasını beraberinde getiriyor.

Ama oyuncu bir merkez orta saha olduğunu unutmuyor. Birkaç saniye sonra Mbappe’nin içeride olduğu benzer bir Fransa hücum aksiyonunda Theo’nun çıkışını takip ederken aynı zamanda kafasını iki defa çevirerek arkasında bir orta saha tehdidi olup olmadığını da kontrol ediyor. Ne var ki bu işleri çok sevmeyen Rabiot tehlike bölgesinden çok uzakta. Bu durum De Paul’ün çok daha rahat bir şekilde Theo’ya gitmesini sağlıyor. Tam bu anda Theo’ya uzun top oynanıyor.

Ama herhangi bir gecikme yaşamayan ve her alanı kontrol ederek Theo’ya giden De Paul, bu topu keserek takım arkadaşına indiriyor.

Oyunun Fransa soluna geldiği 14. dakika başında da De Paul’un savunma rolünü görmek mümkün. Bu kez Molina’yla aralarında değişim yapıyorlar. İki bek eşleşiyor ve De Paul de Mbappe’yi alıyor. Pozisyonda Mbappe’nin 1v1 becerisi dışında bir ihtimal yok gibi. Ceza sahası içinde Arjantin dörde üç üstünlüğe sahip ve yay üstü de gölge markajla Arjantinli bir oyuncu tarafından korunuyor. Zaten birkaç deneme sonrasında topu merkeze aktarmaya çalışan Mbappe başarılı olamıyor ve topu kaybediyor.

Arjantin’in Fransa’ya karşı skoru 2–0'a getiren golü de turnuvada çok iyi kullandıkları pres konsepti üzerinden okunabilir ve bu kez Scaloni’yi aksiyon içinde gözlemlemek de mümkün. Özellikle Julian Alvarez’in 11'e yerleşmesi ve pres liderliğini ele geçirmesi sonrasında büyük yükseliş gösteren Arjantin enerjisi, pres oyunlarını da çok yukarı çıkardı.

36. dakikanın başında Fransa’nın set oyunu sonrasında kaybettiği top, Emi Martinez tarafından oynanan uzun topla son buluyor. Bu uzun top (ya da uzaklaştırma) golün tetikleyicisi oluyor.

Havadaki top Upamecano’ya geliyor ve Fransız savunmacının topu almasını engelleyecek bir durum mevcut değil. Ama tam topun hizasında taç çizgisinde olan Lionel Scaloni fırsatı görmüş durumda. Julian Alvarez’i top havadayken kontra prese teşvik ediyor. Zira topun düştüğü alanda bir 4v4 şansı var ve topu kazanmaları çok öldürücü bir hücumu beraberinde getirebilir.

Upamecano topu indirip kontrol edene kadar Scaloni tarafından teşvik edilen Alvarez, rakibe yetişiyor ve kapatıyor. Scaloni resmen iki oyuncunun yanında topu Arjantin’e kazandırmaya çalışıyor. Bu pres Upamecano’yu baskı altında kötü bir pasa yöneltiyor.

Onun uzun top denemesini karşılayan Arjantin savunmacı hemen merkezde işaretli Mac Allister’ı görüyor. O andan itibaren 4v4 geçerli olmaya başlıyor. Mac Allister, öne doğru Messi’ye oynuyor. O esnada sağ kenardaki Alvarez çizgiye doğru koşu atıyor. Ve Messi turnuvanın en şık paslarından birini Alvarez’in önüne bırakıyor.

Sonrası bir 3v2 ve Alvarez’in benzer şıklıktaki pası, ilk pas sonrasında koşuya başlayan Mac Allister’la buluşuyor. Arkasından Mac Allister’ın asisti ve Di Maria’nın bitirici golü aksiyonun en kolay anları. Alvarez pası verdiği anda bu topun kazanılmasında büyük rolü oynayan Scaloni’nin öne yaylanan vücut şekli adeta o anda pası kendi vücuduyla verdiğini de bize gösteriyor.

Arjantin turnuva boyunca hem baskı planlarını hem de kontra presi çok iyi yaptı. Bunu Messi gibi topsuz oyunda takıma yük getiren bir oyuncuyla turnuva boyunca yapmak kolay değilken Fransa gibi atlet bir takıma karşı Messi’yle birlikte sahada olan 34 yaşındaki Di Maria eklemesiyle yapmak imkansıza yakın. Ama Scaloni’nin harika plancılığı Arjantin’in bu yönden çok az sorun yaşamasını beraberinde getirdi. Ve tabii ki Alvarez-De Paul-Mac Allister üçlüsünün enerjileri olmadan bu mümkün değildi.

Sonuç

Evet bu turnuva Lionel Messi’nin tarihin en iyisi olması için son çiviyi çakması anlamına geliyordu ve efsane oyuncu efsanevi bir turnuva performansıyla bunu başardı. Ama bunu yaparken başta Enzo, Julian, Mac Allister, De Paul ve Emi Martinez olmak üzere çok yetenekli oyuncu topluluğundan ve Lionel Scaloni’nin mükemmel maç planlarından büyük yardım aldı. 34 yaşına kadar milli takımla final kazanamayan Messi’nin bu iki kupayı hangi hocanın yönetimi altında aldığı da aslında Scaloni’nin Arjantin teknik direktörü olarak yaptıklarını açıklıyor gibi. 2022 Dünya Kupası futbolda son demlerini geçiren; gelmiş, geçmiş ve gelecek en yetenekli oyuncunun kendi kariyerini ve futbol tarihini imzalaması olarak değerlendirilecek. Ama taktik olarak adaşı Scaloni’nin yaptıklarını ve onun kenardaki şu karizmatik duruşunu unutmak da muhtemelen hiçbir zaman mümkün olmayacak.

--

--