Arsenal 4–2 Tottenham: Emery sadece oyunu değil skoru da kazandı

Dün oynanan Kuzey Londra derbisi sadece haftanın değil, muhtemelen sezonun da en iyi maçı oldu. Unai Emery’yse yaptığı hamleler ve oynattığı oyunla maçın adamıydı.

Emre Özcan
Tardini
Published in
10 min readDec 3, 2018

--

Kuzey Londra derbisini bu hafta oynamak muhtemelen Arsenalli oyuncuların tercih edeceği bir şey olmazdı. Üst üste üç beraberlik sonrasında iyi futbol oynamadan kazanılan Bournemouth maçı, üç puan dışında herhangi bir açıdan tatmin etmemişti. Geçtiğimiz hafta sahasında Chelsea’yi süpürmesi sonrasında Şampiyonlar Ligi’nde Inter’i yenerek ipleri ne olursa olsun eline alan Tottenham’ın formunun tavan yapması ve Londra ekibinin son beş deplasman maçını kazanarak Ashburton Grove’a gelmesi de Arsenal için çok iyi görünmüyordu. 11 Kasım’dan beri kasık sakatlığı nedeniyle sahaya çıkamayan Lacazette’e maç önünde sırt sakatlığı eklenen Mesut Özil’le birlikte olumsuzluklar da daha fazlaydı. Fakat maçı başından sonuna çok daha iyi oynayan ev sahibi şanssız geçirdiği ilk yarıya rağmen ikinci yarıdaki efektif futbolu ve geri dönüşüyle birlikte maçı kazanmayı başardı.

Arsenal sahaya Bournemouth maçındaki sistem ve on birin aynısını sürerek çıktı. Takım yine 3–4–3 şeklinde diziliyordu ve tüm oyuncular aynı yerdeydi. Peki bunun nedeni ne olabilirdi?

Unai Emery geçmişinde pek fazla üçlü savunma olan bir teknik adam değil. Sevilla’da ağırlıkla kullandığı 4–2–3–1 yerini PSG’de daha çok 4–3–3'e bıraktı ve İspanyol hoca ana akım sistemlerden çok fazla vazgeçmedi. Fakat Arsenal’le hazırlık döneminde oynadığı bazı maçlarda yaptığı üçlü savunma denemeleri özellikle farklı bir düşünce içine girebileceğini gösteriyordu. Keza bu sezon UEFA Avrupa Ligi’nde Karabağ deplasmanının ilk 45 dakikasında 3–4–3 oynayan ve bu yapıyı resmi maçta ilk kez test etme imkanı elde eden Emery, ikinci yarıda klasik 4–2–3–1'ine dönmüş ve maçı da rahat bir şekilde kazanmıştı. Ama sistem torbasında bu kez farklı şeyler olduğu da o maç ve yaz dönemiyle birlikte net bir şekilde belli olmuştu.

Kolasinac faktörü

Fakat bunun asıl nedeni bir oyuncuyla alakalı olabilir: Sead Kolasinac. Orijini sol bek olan ve geçmişinde zaman zaman merkez orta sahada da görev yapan Kolasinac bu iki mevkide de kendisini üst seviyede gösterme şansını elde edemedi. Ta ki 2016/2017 sezonuna kadar. Sezona 4–4–2'yle çok kötü bir başlangıç yaptıktan sonra imdat çekici olarak 3–5–2'ye dönen ve sol wing-back pozisyonuna Kolasinac’ı yerleştirdikten sonra hem oyuncuyu hem de takımı uçuşa geçiren Markus Weinzierl, ortaya çok daha eğlenceli bir takım çıkardığı gibi rezalet başlayan sezonu da kurtarmış oluyordu. Ama daha önemlisi oyuna yeni bir kenar oyuncusu kazandırdı ve o performansın devamında Arsene Wenger 3–4–3'e döndüğü sezonun sonunda Kolasinac’ı bonservis bedelsiz transfer etti.

Oyuncu fiziksel yapısı gereği kanat beki oynamaya daha uygun. Dörtlü savunmada bek olarak oynadığı zaman hücum katılımlarından sonraki dönüşlerinde problem yaşaması onu sol bekte daha zayıf bir oyuncu haline getiriyor. Fakat arkasına çizgiyi de yarım savunabilecek ekstra bir stoper geldiği zaman kafası daha rahat ve ona takılan ‘Tank’ lakabını sahaya çok daha iyi yansıtabilecek bir yapıya bürünebiliyor.

Nacho Monreal’in sakatlığı bu bağlamda Unai Emery’nin kafasının netleşmesini sağlamış olabilir. Monreal’in yokluğunda Liverpool ve Wolves maçlarında da 4–2–3–1 oynayan ve 4 puana rağmen özellikle savunmada Kolasinac tarafından açıklar veren ve oyun olarak da çok tatmin etmeyen Arsenal’de kenarlara yükleme yapan hücum düzenini bozmadan savunmayı biraz daha sağlama almanın yolu belki de bundan geçiyordu. Kaldı ki Emery’nin üçlü savunmayı denediği ilk maç olan Karabağ deplasmanının Kolasinac’ın bu sezonki ilk resmi maçı olması da bu düşünceyi destekliyor. Tam bu değişimin yapıldığı sırada Tottenham’ın Chelsea’yi müthiş bir üçüncü bölge baskısıyla perişan etmesinin birleşmesi de muhtemelen Emery’nin şansı oldu ve rakibin baskı düzenine karşı ekstra güvenlik unsuruyla bu yönden de rahatladı.

Tottenham ise özellikle bu sezon Mauricio Pochettino’nun büyük maç planı olan baklava 4–4–2'yle sahaya çıktı. Kane’in yanında Son ikinci forvet gibiyken Dele Alli forvet arkası, Dier savunma onu, Sissoko ve Eriksen de merkezde iç pozisyonlarda görev yaptılar. Fakat Spurs’ün bu spesifik yapısının özellikle Arsenal’in 3–4–3'üne karşı eksik kaldığı noktalar çok erken bir şekilde göze çarpıyordu.

Pres yapamadılar

Tottenham, Chelsea’yi 3–1'le geçerken sansasyonel performansları en büyük gücünü üçüncü bölgede yaptıkları presten alıyordu. Chelsea’nin David Luiz’le başlayan, Jorginho’yla devam eden ve Marcos Alonso’nun çıkışlarıyla soldan gelişip bazen oradan, bazen merkezden, bazen de ters kenarda demarke bırakılan oyuncu üzerinden gelişen set hücumlarını en başta kesme isteği olan Pochettino, adam markajı da barındıran agresif presiyle ilk dakikadan itibaren Chelsea’yi bozuyordu.

İlk dakikalarda Chelsea’nin dörtlü savunması üzerine giden ve birebir eşleşmeler üzerinden rakibe alan ve oyun kurma şansı bırakmayan Tottenham’ın 11. dakikadaki topsuz şekli spesifik durumlarını da belli ediyordu. İki stoperi iki forvetiyle eşleştiren Pochettino, maç boyu Jorginho’nun başına diktiği Dele Alli’nin sıkı adam markajıyla birlikte Eriksen ve Sissoko’nun kontrolcülüğüyle özellikle merkezi çok iyi kapatıyor ve Chelsea’yi oyunun ilerleyen bölümlerinde sürekli kenarda bıraktığı boşluklarla çizgiye yönlendiriyordu.

Bundaki en büyük faktörlerden biri muhtemelen Chelsea’nin merkezi en çok kullanan Top 6 takımı olmasıydı. Baklava 4–4–2'nin nimetleriyle ortayı ve özellikle Jorginho’nun alanlarını adam markajı ve baskıyla kapatan Pochettino, Chelsea kenarlara açıldıkça ve bekleri onların üzerine geldikçe, Brezilyalı orta sahanın savunma önündeki kapatıcılık eksiklerini de kullanarak Kane ve Son’un sürekli kenarlara deplase olmasını sağlayarak o bölgelerdeki boşluklara hücum etti. Özellikle Alonso’nun çıkışlarıyla o bölgeye fazlasıyla sızan Son ikinci yarının başında maçta fişi çeken golü bu düşünce üzerinden bulurken maçtaki tüm etkisini de kaçırdığı gollere rağmen hep beklerin arkasına saldırarak gösterdi.

Fakat Arsenal’e karşı oyunun ilk bölümünde bu başarıyı gösteremediler. Zira iki stoperi iki forvetle karşılayan Pochettino’nun Emery’nin oraya eklediği üçüncü oyuncuya karşı bir çaresi yok gibiydi. İlk 5 dakikada öne çıkmaya çalıştığı her sekansta bir stoper hep boş kaldı ve rakibi rahatsız etmekten uzak göründüler. Üçlü savunmanın oyun kurmadaki en büyük başarılarından biri olan pres kırıcı yapısı özellikle ilk 20 dakikadaki Arsenal etkisinde fazlasıyla öne çıktı ve presle bozulmadan oyun kurarak Emery’nin çok enteresan bir ikili dediği Kolasinac-Iwobi üzerinden rakibin sağ tarafına yüklenen Arsenal hem golü buldu, hem de tehlikeler yaratmaya devam etti.

Özellikle 6. dakikada ortaya çıkan bu plan da baklava 4–4–2'nin geometrik anlamda 3–4–3'e karşı nasıl bir sıkıntı yaşadığını gösteriyor. Merkez orta saha dörtlüsü sağa yatık bir şekilde Arsenal’in iki merkez orta sahasını ve iki kanat oyuncusunu birebir eşleşmeyle kontrol altında tutuyor. Son ve Kane önde baskıda fakat orada yine üçüncü bir ekstra stoper var ve ona çare yok. Top sol taraftayken sol içte oynayan Eriksen’in sahanın diğer tarafına bakması ve oradaki sıkıntıyı işaret ediyor gibi görünmesi de muhtemelen bu yüzden. Tottenham bu sekansta da etkili bir baskı yapamadı ve Arsenal’in çıkışını engelleyemedi.

Baklava 4–4–2 baskıda sorun yaşadığı gibi Arsenal’i savunmada da diziliş problemi nedeniyle doğal bir sorun sahibiydi. Ortada kümelenen merkez orta saha oyuncuları ve iki forvetle bekleri biraz yalnız bırakan bu yapı, sürekli kenarlara yükleme yapan Arsenal’i savunmak için de çok mantıklı görünmüyordu. Özellikle iki iç oyuncusu Sissoko ve Eriksen’e bu yönden büyük iş düşüyordu. Arsenal baskıyı geçtiği her anda çizgiye açılıp akordeon gibi klasik 4–4–2 şeklini alması gereken Tottenham’da bunu zaman zaman başardıklarını gördük. Ama özellikle geç kaldıkları bölümler de oldu. Sadece 3–4–3'te değil, 4–2–3–1 oynarken de özellikle bekleri fazlasıyla öne çıkaran ve Kolasinac’la olduğu gibi Monreal-Iwobi birlikteliğini de kullanan Arsenal, Kolasinac’ın arkasındaki oyuncunun verdiği güvenle maksimize edilmiş oyun gücünü sahaya yansıtmasıyla gerçekten müthiş bir ilk 45 dakika çıkardı.

BetweenthePosts ve @11tegen11 işbirliğiyle ortaya çıkan Arsenal ortalama pozisyon/pas şeması da bunu gösteriyor. 4–2–3–1 oynadığı dönemlerde de sol kenardaki Aubameyang ve sağ kenardaki Mkhitaryan/Iwobi ikilisinin içeride kalarak beklerin önünü açtığı ve sahada 4–2–2–2 gibi durduğu Arsenal’de 3–4–3'e dönüşle birlikte oyun felsefesinde değişim yok. Iwobi ve Mkhitaryan sürekli içeride kaldılar ve çizgileri açmaya yardım ettiler. Kolasinac ve Bellerin’in de alan bulmasını sağladılar.

18. dakikada Arsenal’in kazandığı serbest vuruş bir duran top olmasına rağmen bu planı gayet iyi gösteriyordu. Tamamen ortada kümelenen iki kenar oyuncusu bekleri de mecburen yanlarına çekti ve özellikle ters kenarda çok büyük bir boşluk oluşmasını sağladı. Hızlı bir şekilde Xhaka’nın Kolasinac’a attığı uzun top 6 saniye sonra çizgiye inen ve yaptığı cut-back’le Iwobi’ye pozisyon getiren bir atağın başarılı olmasa da rakibi yıpratacak şekilde sonlanmasına sebep oldu.

İlk yarının son bölümünde Pierre-Emerick Aubameyang’ın zekası da yine aslında Arsenal’in kenardaki oyunculara alan açmak üzerine ne kadar kafa yorduğunu gösteriyor olabilir. Orta sahada kazanılan topla birlikte savunmayı eksik yakalayan Arsenal’de Iwobi’nin ileri çıkan Kolasinac’a attığı top, sonrasında pozisyon getirdi. Fakat Iwobi’nin topu aldığı noktada soldan Kolasinac’ın geldiğini gören Gabonlu oyuncu koşuyu iki stoperin arasına değil de sağ stoperin sırtına attı. Bunda amaçlardan biri mutlaka sonrasında yaptığı vites değişimiyle bir anda kendisini arkasına atarak genç Foyth’a pozisyon üstünlüğü sağlamaktı. Fakat stoperlerin arasına değil de sağ stoperin dışına doğru atılan o koşu sağ bek Serge Aurier’nin de yine mecburen Aubameyang’a yakın kalmasını sağladı ve Kolasinac’ın önündeki alan kapanmadı. Bir taşla iki kuş vuran Gabonlu oyuncu sonrasında hamlesini yaptı fakat ofsayt çizgisini ayarlayamadı ve Arsenal bu pozisyondan da sonuç alamadı.

Ev sahibi ilk 45 dakikanın net üstün tarafıydı. Erken üstünlük elde ettiler, ilk 20 dakikayı da domine ettiler. Fakat sonrasında bir duran top ve bir penaltıyla şanssız bir şekilde geri düştüler. İlk yarının sonuna kadar 2–1'e reaksiyonu organize şekilde verdiklerini de söylemek kolay değil. O kadar coşkulu bir oyun ve üstünlük 5 dakika içinde kaybedilince sonrasında Tottenham’a da üçüncü gol için şanslar geldi. Fakat ilk yarının son 5 dakikasında toparlandılar ve ikinci yarıya da farklı şekilde çıktılar.

Emery devrede iki kenar oyuncusu Mkhitaryan ve Iwobi’yi kenara aldı ve yerlerine bir orijinal santrfor, bir orijinal merkez orta saha olan Lacazette’le Ramsey’yi aldı. En uçtaki şekli de değiştirdi. 3–4–3'ten 3–5–2'ye döndüler ve ikinci yarıya da daha iyi girdiler. Bu değişiklik kenar oyunlarının terk edileceği anlamına tabii ki gelmiyordu. Ama İspanyol teknik direktörün ilk yarıdaki iyi oyunun skora dönüştürülememesi sonrasında ceza sahasında daha çok oyuncu istediği ve efektiflik beklediği belliydi. Sadece ikinci santrfor değil, belki de ligin en iyi ceza sahası çoklayıcısı olan Aaron Ramsey hamlesi de buna işaret ediyordu.

İkinci yarıya da daha iyi giren Arsenal oldu. Ceza sahasına fazla oyuncuyla girmek istedikleri daha ilk dakikalardan itibaren belli oluyordu. Yavaş yavaş tempoyu da artırdılar ve ilk yarıdaki kadar etkili olmasa da pozisyonlar bulmaya başladılar. 56. dakikada Aubameyang’ın attığı harika golden sonrasındaysa o coşkuyla birlikte resmen Tottenham kalesine çöktüler. Duran topların da yardımıyla arka arkaya gelen pozisyonlar, baskı ve ekstra ceza sahası oyuncuları Pochettino’yu acil eylem planı yapmak durumunda bıraktı. Oyuncu değiştirmeden yapıyı değiştiren Arjantinli hoca 60'tan sonra savunma önündeki Eric Dier’ı Vertonghen-Foyth ikilisinin arasına çekerek üçlü savunmaya döndü. İki santrfora ve Ramsey’nin kamikazelerine karşı arkaya ekstra kontrolcü ekleme isteği mantıksız görünmüyordu. Kaldı ki değişiklik sonrasında Arsenal’in ateşi yavaş yavaş azaldı.

Bu kez Emery dörtlüye döndü

Fakat sırada Unai Emery’nin hamlesi vardı. Dier’ın üçüncü stoper olmasından yaklaşık 10 dakika sonra aldığı riskleri maksimize eden Emery, 71'de Matteo Guendouzi’yi Shkodran Mustafi’nin yerine alarak dörtlü savunmaya döndü ve Spurs’un maç başındaki yapısı baklava 4–4–2'yle sahaya dizilmeye başladı. Bu hamle de son 20 dakikada tamamen galibiyetin hedeflendiğini gösteriyordu. Önde ekstra bir oyuncu, ekstra bir yaratıcıyla pozisyonlarını artırmayı hedefleyen Arsenal’in 74'te Lacazette’le bulduğu biraz da şans golü işi çözdü. Bu golün sistem değişikliğiyle alakalı olduğunu söylemek aradaki 2 dakikayı düşününce fazla iyimserlik olabilir. Fakat 77'de Torreira’nın ayağından gelen güzel dördüncü gol biraz baklavadaki yapı taşlarıyla alakalı gibi.

Guendouzi’yle dört merkezli 4–4–2'ye dönen Emery, oyuncuları sahaya beklendiği gibi dizmedi. Sampdoria’da bu sistemde parlayan fakat savunma önünde oynayan Torreira, bu kez orada değildi. Emery onu sağ içe koydu. İçte temposu nedeniyle oynamaya daha yatkın olabilecek Xhaka’ysa savunma önündeydi. Guendouzi’yi sol içe yerleştiren İspanyol doğal olarak forvet arkasındaki Ramsey’ye dokunmadı. Sağ içte hücum katılımı adına biraz daha özgür olan Torreira’nın yaptığı ceza sahası koşusu ve maçın yıldızı Aubameyang’ın yaptığı harika asist bir nevi Unai Emery’nin maça vurduğu mühür oldu. Sonrası Arsenal için oldukça rahattı. Moral-motivasyon olarak maça yukarıda gelen Tottenham bu goller sonrasında dağıldı. Hızlıca gelen oyuncu değişiklikleri ve Vertonghen’in kırmızı kartıyla birlikte Arsenal son 10 dakikada sıkıntı yaşamadan bu maçı kazandı.

Sonuç

Unai Emery, şu ana kadar gösterdiği performansla beklentilerin çok üzerinde iş çıkarmaya devam ediyor. Her ne kadar dibe vurmuş bir Arsene Wenger’in yerine gelse de çeyrek asırlık görev süresiyle artık resmen Arsenal hücresinin yapı taşı haline gelen böyle bir efsaneden sonra tüm kadro defektlerine rağmen gösterilen bu performans gerçekten takdire değer. Arsenal ikinci yarılarda sonuçları almaya devam ediyor fakat bu kez ilk yarıyı çok daha iyi oynadılar ve bu durum biraz da tersten işledi. Fakat kötü oyunda da, iyi oynayıp sonucu alamadıkları ilk yarılarda da, ikinci 45'lerde düzenli olarak bu reaksiyonları vermeleri de gerçekten bu ligde onları oldukça özel bir yere koyuyor.

Futbolda iyi oyunun galibiyet için yeterli olmadığını, efektifliğin, maç içi dinamiklerin, şansın hatta biraz hakemin de nasıl büyük bir faktör olabildiğini bir kez daha gösteren Kuzey Londra derbisi belki de ligin şu ana kadarki en iyi maçı oldu. Beş farklı sistem, sürekli birbirine cevap veren hocalar. Fakat Emery’nin yaklaşık 90 dakika boyunca Pochettino’ya kurduğu üstünlük muhtemelen maçın ana manşeti. Geçtiğimiz hafta Pochettino’nun Sarri’ye yaptığını dün akşam Arjantinli hocaya yapan Unai Emery, Aubameyang’ın önünde maçın yıldızıydı ve gösterdiği kulübe performansıyla bunu gerçekten hak etti.

--

--