Gian Piero Gasperini’nin çalıştırdığı Atalanta, 2016 sonu itibarıyla ligin zirve dört takımı arasında.

Atalanta rüyası

Atalanta, Serie A’da Juventus’un tahtına kurulamasa da bu sezon yaptıklarıyla en az onlar kadar dikkat çekiyor. Başarının mimarı, teknik direktör Gian Piero Gasperini.

Emre Özcan
Tardini
Published in
12 min readMar 30, 2017

--

| Bu yazı, Aralık 2016'da Socrates Dergi’de yayınlandı.

Eylül ayının sonu geldiğinde Bergamo’da işler pek yolunda gitmiyordu. Takım ilk beş maçında dört defa mağlup olmuştu ve sadece üç puanla küme düşme hattının içinde, 18. sırada yer alıyordu. O günlerde İtalyan hoca Gian Piero Gasperini’nin kafasında muhtemelen sürekli aynı soru dönüyordu: “Acaba burada da 5 yıl önceki gibi son günlerimi mi yaşıyorum?”

Zira her şey neredeyse bire bir aynı gidiyordu. Atalanta’nın tek galibiyeti Torino’ya karşı gelmiş ve takım oldukça zorlanmıştı. İkinci yarıda geriye düşen mavi-siyahlılar, 82. dakikada Franck Kessie’nin penaltıdan attığı golle galibiyete ulaşmıştı. Eğer son 10 dakikada o gol gelmese Atalanta tek beraberlik ve dört mağlubiyetle birlikte ligin dibine demir atmış olacaktı. Oradan bir ya da iki galibiyetle çıkılabilirdi ve bu, İtalyan antrenör için pek sorun olmamalıydı. Ama 2011/2012 sezonunda Inter’in başına büyük umutlarla geçtikten sonra ilk beş maçtan sadece bir puan alıp altıncı haftayı görememesi Gasperini’de mutlaka bir travma yaratmıştı ve belki de üç ay önce bu travma yeniden su yüzüne çıkmaya çok yaklaşmıştı.

Dipten tepeye
Gian Piero Gasperini için de aslında hikâye benzer bir şekilde başlamıştı. İtalya’da hocalık kariyerinizde zirveye gitmek istiyorsanız ülke futbolunun çukuru olan alt liglerde öğütülmeden bunu yapmanız pek mümkün değildir. Antonio Conte, Giampiero Ventura, Walter Mazzarri, Massimiliano Allegri, Maurizio Sarri ve hatta Arrigo Sacchi… Hiçbiri, alt liglerde başarı göstermeden direkt bir şekilde zirve ligde kendilerine yer bulamadılar. Uzun yıllar boyunca Juventus’un altyapısında çalıştıktan sonra Crotone’de görev yapan ve takımını Serie C’den bir üst lige çıkaran Gasperini, asıl etkiyi yaratacağı Genoa’ya gittiğinde takımı Serie B’de yer almaktaydı. İlk sezonunda takımı zirve lige getirme başarısını gösteren İtalyan hoca, dönemi için oldukça radikal bir sistem olan 3–4–3’le Serie A’ya da rahat bir şekilde tutunma başarısı gösterdi. Genoa’yla Serie A’daki ikinci sezonu olan 2008/2009’da ligi beşinci sırada bitirerek UEFA Avrupa Ligi biletini alan Gasperini, 2010’da Inter’e gidecek olan üç kupanın temellerini de bir nevi o günlerde atmış oluyordu. 2009 ve 2010’da Genoa’ya karşı iç sahada oynadığı iki maçta da galibiyete ulaşamayıp sahadan 0–0’lık sonuçlarla ayrılan Jose Mourinho da, o maçların birinden sonra Gasperini’nin dünyanın en iyilerinden biri olduğunu belirtmişti. 2011’de Leonardo’dan boşalan koltuk için Massimo Moratti’nin Gasperini’ye gitmesinde Mourinho’nun sözlerinin etkili olup olmadığını bilmek pek kolay değil. Fakat 2009’daki Genoa başarısından sonra Inter’in Thiago Motta ve Diego Milito’yu Genoa’dan koparmasında Mourinho’nun çok zorlandığı maçların etkili olduğu kesin gibi. O Milito, Inter’in Şampiyonlar Ligi’ni kazanmasında büyük pay sahibi oldu. O oyuncuları kaybeden Genoa’nın grafiğiyse sonraki iki sezonda yavaş yavaş aşağı doğru gitti ve Genoa’nın tartışmalı bir kişiliğe sahip olan başkanı Enrico Preziosi tarafından Gasperini’nin görevine 2010’da son verildi.

Inter dönemi çok kısa ve kara bulutlar içinde geçen İtalyan teknik adam için 2013 yılında ikinci Genoa dönemi başladı. Ortaya çıkan toplam etkiye baktığınız zaman üç yıl süren bu periyodun ilkinden daha zayıf olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama Gasperini, sonrasında her ne kadar ekonomik nedenlerle bu hak İtalya Futbol Federasyonu tarafından Genoa’nın elinden alınsa da, bu dönemde de takımıyla Avrupa biletini almayı başarmıştı. Ne var ki onun için bir kez daha manşetlere çıkma zamanı gelecekti ve bunu başardığı takım son dönemde pek de başarıya mazhar olamamış Atalanta oldu.

Yine kötü başladı
İlk beş haftadaki hayal kırıklığından sonra Bergamo’da Gian Piero Gasperini’nin canı muhtemelen yeteri kadar sıkılmıştı. Medyada işini kaybetmeye yakın olduğuna dair haberler çıktı ve Inter macerası hafızalarda tazeyken buna büyük ihtimalle kendi de şaşırmıyordu. Değiştirilmesi gereken bir şey olduğu açıktı ve bu kesinlikle sistemi değildi. Zira Gasperini takımları her zaman aynı şeyi, aynı şekilde oynar ve genellikle de standardın üstünü tuttururdu. Atalanta’sı da Crotone’si, Inter’i ve Genoa’sı gibi sahaya genellikle 3–4–3’le diziliyor, bunun yanında efora dayalı oyunla sürekli tempo peşinde koşuyordu. Eğer Gasperini’nin takımındaysanız ortaya efor koymama ihtimaliniz yoktur. Az koşabilirsiniz ve bu tamamıyla onun oyun anlayışıyla alakalıdır ama eforsuz oynayamazsınız. Bu yüzden de sezon öncesi kamp dönemi onun için çok önemlidir. Kariyerine baktığınız zaman başkanların önüne görüşmelerde bunu şart olarak koyduğunu görürsünüz. Ama hayat her zaman sizin istediğiniz şekilde gitmez. Gasperini’nin sezon başladıktan sonra bir takımın başına geçtiği iki örnek var. Biri Palermo, diğeri de Genoa’daki ikinci dönemi. Zamparini’nin altında ilkinin başarıya ulaşma ihtimali zaten pek yüksek değildi ama sezon öncesi hazırlık kampını kaçıran Gasperini’nin takımına oyununu enjekte etme şansı böylelikle elinden alınmış oluyordu ve eğer Maurizio Zamparini’nin takımındaysanız bunun sonuçlarına katlanmak zorundasınız. Genoa’daki ikinci dönemindeyse Fabio Liverani’nin yerine takımın başına gelen Gasperini ilk sezonunu 14. sırada tamamlar ama yaz dönemiyle birlikte hazırlık kampında takımına geçirdiği fikirleri ve fizik kondisyonu ikinci, yani ilk gerçek sezonunda altıncı sırayla beraber Avrupa biletini getirir. Yani Gasperini’nin gerçekten de sezon öncesinde kampa girmeden başarılı olduğu bir takım mevcut değildi.

Gençler sahaya çıkıyor
Atalanta’nın başına geçeceği Haziran’da belli olan Gasperini için sorun bu da olamazdı. Aslında ilk beş maç için sorun neydi sorusunun cevabını vermek de pek kolay değil. Ama gitmeyen takımda değişiklik gerektiğine kanaat getiren Gasperini’nin yaptığı aşı gençlik odaklı oldu. İtalya’nın en iyi akademisi olmakla kalmayan, Avrupa’nın da en iyi altyapılarından biri olan Atalanta’nın alttan gelen gençleri Serie A’da bu sezonun kaderini değiştiren etken oldular.

Ligin altıncı haftasında Crotone’yi deplasmanda yenen Atalanta için bu galibiyet pek bir şey ifade edemezdi zira rakipleri kadro profili itibarıyla ligin net bir şekilde en zayıf takımı olarak görünüyordu. Yedinci haftada rakip Napoli’ydi ve Gasperini için planları masaya çıkarmanın zamanı gelmişti. İlk onbire yerleştirdiği dört genç İtalyan büyük sürprizdi. Daha önceki altı maçta Andrea Conti’ye iki, Andrea Petagna’ya bir kez ilk 11 şansı vermişti ama Roberto Gagliardini ve Mattia Caldara için bu ilk kez gerçekleşiyordu. Üstelik bu isimlerin ikisi de bulundukları bölgenin göbeğinde oynuyorlardı ve omurgadaki bu tercihler maç öncesinde fazlasıyla kuşkuyla karşılandı.

Fakat maçta ortaya çıkanlar ziyadesiyle enteresandı. Napoli’nin şu anki durumu pek parlak olmayabilir ama o maçta sükseli genç transferleri Milik henüz sakatlanmamıştı ve istim üzerindeki performansları devam ediyordu. Napoli topa sahip olan taraftı ve bunun farklı olması zaten beklenemezdi ama Atalanta hızlı hücumlarla en az rakibi kadar tehlike yaratıyor ve rakip kaleye Napoli kadar şut atıyordu. Erken gelen üstünlükleri maçın sonuna kadar devam etti ve Atalanta maçtan 1–0’lık üstünlükle ayrıldı. Sonrasındaysa bir daha arkalarına bakmadılar.

Dört İtalyan gencin takıma eklenmesi futbolda büyük bir gelişim ortaya çıkardıysa da Gasperini bu dörtlüden önce de gençlere itimat ettiğini zaten göstermişti. Sezona sürpriz bir şekilde dört maçta dört golle başlayan 19 yaşındaki defansif orta saha Franck Kessie zaten ligin ilk ayının en flaş isimlerinden biriydi. Juventus’tan kiralık sol kenar oyuncusu Spinazzola da Gasperini’nin 3–4–3’ünün kanadında kendisine yer buluyordu. Ama bu dörtlüyle sanki bütün eksikler bir anda doldu ve ortaya çıkan futbol gerçekten de ligin en iyilerinden biri hâline geldi.

3–4–3’ün etkisi
Gian Piero Gasperini için İtalyan futbolunda adıyla artık özdeşleşen 3–4–3 adeta bir imza gibiydi. Ama hoca sistemine sıkı sıkıya bağlı da değildi. Genoa’da zaman zaman 3–5–2’yi kullanırken, bazı maçlarda Diego Perotti’yi sahte dokuz olarak kullanmış ve kenardaki oyuncuları forvet rolüne çevirerek ortaya hibrit yapılar da çıkarmıştı. Hatta Genoa’da ve Inter’de aldığı tenkitler sonrasında son maçında 4–3–3’le dahi sahaya çıktığı görülmüştü. Ama kalbinde yatan her zaman 3–4–3 oldu ve yaklaşık 15 yıldır bağlı olduğu bu yapı en sonunda futbolun trendi içinde zirveyi zorlamaya da aday görünüyor.

İtalyan teknik adamların büyük bölümü Arrigo Sacchi’nin 4–4–2’sine aşıktır zira kendi futbol fikirlerinin olgunlaştığı dönem olan 90’ların ortasında Sacchi, Avrupa’yı bu dizilişle domine ederek yeni bir çağ açmıştı. Antonio Conte, Massimiliano Allegri, Carlo Ancelotti, Marcello Lippi, Claudio Prandelli. Hepsi kendi futbol kafalarının tepesine Sacchi’nin 4–4–2’sini koymuş ve fikirlerini bu yapı çerçevesinde geliştirmişti. Gasperini içinse işler biraz daha farklı gitmişti. Kendisine “4–4–2 varken neden 3–4–3?” diye soran La Gazzetta dello Sport muhabirine 2000’lerin ortasında “Çünkü bir gün Ajax’lı gençlerin bu yapıyla oynadığı futbolu gördüm ve kendime bunu şablon olarak alabileceğimi düşündüm” cevabını veren İtalyan hoca aslında burada da Sacchi’yi taklit ediyor olabilirdi.

“60’ların sonunda babamın ayakkabı fabrikasının başındaydım. Hollanda’yla iş yapıyorduk ve bir gün yolum Amsterdam’a düştü. Sonra… Total Futbol’u gördüm ve ona aşık oldum.” — Arrigo Sacchi

Gasperini’nin 3–4–3’ünün temelinde sezon öncesi kampında edinilmiş nitelikli fizik güç ve atletizm bulunuyor. Bu iki olgudan mütevellit önde yapılan baskıya önem veren İtalyan için öndeki üçlü ve kenar oyuncularıyla birlikte rakibi üçüncü bölgede adeta marke ederek baskı kurmak ziyadesiyle önemli.

Önde baskı ve birebir eşleşme

Roma maçının ilk yarısını 1–0 geride tamamlayan Atalanta’nın ikinci yarıda Gasperini’nin felsefesine dair net bir 45 dakika ortaya koyduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Geriden top çıkarmaya çalışan Roma’nın tandeminin başına ön üçlüsünden iki oyuncuyu diken Gasperini, boştaki forvetiyle de iki stoper arasına girip top almaya çalışan savunma önü oyuncusunu yakın markajla kontrol ediyor. Sol açık oyuncusu, sağ bekteki Bruno Peres’i göz hapsine alırken, merkez orta sahasında bulunan Gagliardini ve Kessie de Roma orta sahasının diğer iki oyuncusuyla eşleşerek kaleciyi uzun oynamaya itiyor. Bu pozisyon ikinci yarıda 5 kez yaşandı ve Roma’nın oynamak zorunda kaldığı uzun toplar agresif Atalantalı oyuncular tarafından çok çabuk geri kazanıldı. Bu direkt oyunla Roma savunması 45 dakika boyunca çok zorlu anlar yaşadı.

Ön üçlüsüyle rakibin tandemini ya da üçlü savunmasını birebire alan Gasperini için önde baskıda kenar oyuncuları da mutlak surette bu baskıya katılması gereken oyuncular olarak belirleniyor. Zira bu baskı kanat oyuncularıyla desteklenmediği takdirde merkez orta saha ikilisinin dar ve dolayısıyla yetersiz kalışıyla rakibin kenardan çıkması çok rahat hâle gelebilir.

Kenar stoperinin önemi

Kenar stoperlerinin rolünü de savunma ve hücumda oldukça farklılaştıran Gasperini için bu oyuncular gerçekten çok önemli. Roma’nın ikinci yarıda presi aştığı anlarda savunma ve orta sahasıyla yerleşim problemi yaşamayan Atalanta’da sol stoperdeki Zukanovic (D’Alessandro oyuna girdikten sonra sol stopere geçti) kenara açılan sağ forvet Salah’ı adam adama takip ederken sol kenar D’Alessandro da rakibin sağ beki Bruno Peres’i karşılıyor. Üçlü savunmadaki stoper kaymalarına net bir örnek olan bu görüntüyle birlikte takımın savunmada 4–3–3’müş gibi dizildiğini söylemek yanlış olmaz.

Ama kenar stoperlerin diğer üçlü savunmalardan ayrıştığı nokta genellikle Atalanta’nın topa sahip olduğu anlarda gizli. Geriden oyun kurarken sette kenar stoperler Gasperini için hücuma çıkışlarda çok daha büyük role sahip. Üçlü savunmalarda genellikle savunmanın merkezine en teknik ve topu en iyi çıkaran oyuncu seçilir. Topla en çok buluşan ve oynayan oyuncu da genellikle merkez stoperdir. Juventus’taki Leonardo Bonucci ve Chelsea’daki David Luiz bu anlamda ciddi örnekler olarak öne çıkarken Atalanta’da işler biraz daha farklı yürüyor. Napoli maçıyla birlikte takımın onbirine yerleşen ve hem savunmadaki olgun oyunu, hem de attığı sürpriz gollerle dikkat çeken Mattia Caldara, Atalanta’nın orta stoperinde yer alan oyuncu. Fakat topla oynama ve pas sayılarına bakınca kenarda yer alan stoperler Toloi, Masiello ve Zukanovic’in gerisinde. Zira Gasperini’nin sol ve sağ stoperlerden beklediği şeyler arasında hücumda da sahte bek gibi davranmak var.

Geriden top çıkarırken topla birlikte sürekli hücuma katılan kenar stoperler kendi bulundukları bölgedeki orta saha ve açık oyuncusuyla birlikte üçgenler kuruyor. Genellikle direkt oynayan Gasperini takımları için set oyunu mecburiyet hâline geldiği zaman bunun avantajlarından faydalandıklarını söylemek mümkün. Oyunu sürekli çizgiden kurma çabasının altında yatan birçok neden olabilir ve muhtemelen bunlardan biri de üç orta sahalı düzenin egemen olduğu günün futbolunda kenarları daha korunmasız görmek. Dolayısıyla Gasperini’nin çizgideki stoperlerden bekledikleri arasında dripling, pas oyunu ve ekstra hareketlilik mevcut. Bu yüzden de stoper üçlülerinden biri olarak Genoa ve Atalanta’daki dönemlerinde genellikle bek karakterli oyuncuları da (Giovanni Marchese, Luca Antonelli ve Ervin Zukanovic) tercih eden Gasperini böylelikle hücumda ve savunmada daha dengeli ve kaliteli bir yapı kurmayı hedefliyor.

Doğru pozisyonla her şey daha kolay

Savunmada ve hücumda hareket etmek Gasperini takımları için en önemli kural. Ama bu, her zaman çok koşacakları anlamına gelmiyor gibi. 14 haftası geride kalan İtalya Serie A’da bu sezonun koşu mesafesi istatistikleri ligin resmi sitesinde bu rakamlarla yer buluyor. Atalanta ligin son sırasında ve bu fazlasıyla ilginç görünebilir. Ligin lideriyle sonuncusu arasındaki 5 km’lik fark muhtemelen Avrupa’nın beş büyük ligindeki en düşük fark. Ama buna rağmen Atalanta’nın bu kadar az koşuyla sahaya koyduğu bu efor Maurizio Sarri’nin Napoli’nin 1–0 kaybettiği maçtan sonraki şu sözleriyle anlam kazanıyor olabilir: “Sahada o kadar iyi pozisyon aldılar ki her hücumumuza bir cevap vermeyi başardılar.”

Atalanta’nın klasik bir şekilde kenardan geliştirdiği imza hücumlarından biri de buna dair net bir açıklama yapıyor gibi. Gasperini takımlarında toplu hücumda ikinci kural ceza sahası içinde çoğalma olarak değerlendirilebilir. Bugüne kadar yaptığı birçok açıklamada buna dikkat çeken İtalyan hocanın takımlarında yukarıdaki sahne birçok maçta ortaya çıkıyor. Onun takımlarında ceza sahasında yalnız kalan bir santrforu genellikle göremezsiniz. Topu ya oraya götüremezler ya da orada bir şekilde çoğalmanın yolunu bulurlar. Hücum üçlüsünde özellikle kenar oyuncuları için ceza sahası koşularını şart hâline getiren Gasperini’nin toplu savunma, üçüncü bölge presi ve bu koşularla birlikte lig genelinin en az koşan takımı olma özelliğini bir araya getirince karşınıza gelen tek bir mantıklı açıklama olabilir: Doğru pozisyon alma.

Sadakat ve Gagliardini
Gençlik aşısının bu anlamda İtalyan’ı güçlendiren bir etken olarak yeniden öne çıktığını söylemek mümkün. Bunun için bireysel yetenek kuşkusuz ön planda ama tek başına yeterli değil gibi. Taktik sadakat ve söylenenin dışına çıkmamak bütün bu olguları yerine getirmek için belki de en önemli şey. Gasperini, sadece genç oyunculara hayatlarının en büyük fırsatını vermiyor. Onları ön plana çıkarırken ayrıntıcı bir teknik adam olarak gençlerin taktik ve mental sadakatlarından da oldukça faydalanıyor. Yani ortada pragmatist bir tavır olduğundan bahsetmek mümkün ve başarılı teknik adamın sadece 3–4 ay içinde planını bu kadar iyi işletmesinde genç yeteneklerin bu anlamda payı çok büyük.

Franck Kessie gençler içinde şu ana kadar kesinlikle en çok prim yapan oyuncu ama tahtı son 1 ayda ziyadesiyle sallanıyor. Zira Napoli maçıyla birlikte ilk onbire yerleşen Roberto Gagliardini’nin yetenekleri Kessie’yi bile gölgede bırakıyor olabilir. 1.88’lik boyuyla oldukça net bir fizik kaliteye sahip olan Gagliardini bunun yanında topu gerçekten çok iyi kullanıyor. Genç bir oyuncu için topsuz oyunda da fazlasıyla agresif. Ama topla birlikte yaptıkları, pas oyununa yaptığı temiz katkı, ilk dokunuşu ve özellikle de Atalanta’nın direkt hücumlarında çok önemli olan topu önüne alışındaki duruluk onu A sınıf bir orta saha oyuncusu olmaya aday hâle getiriyor. Gagliardini’nin bu çıkışı gençlere değer veren milli takım hocası Giampiero Ventura tarafından da fark edildi ve geçtiğimiz ay genç oyuncu sakatlanan Marchisio’nun yerine A milli takıma davet edildi. Geçtiğimiz sezon taraftarın en büyük sevgililerinden biri olan Marten de Roon’un Premier League’e gidişi Atalanta tribünlerinde üzüntü yaratmıştı. Franck Kessie çatlak seslerin önünü kesti. Gagliardini’nin çıkışıyla birlikte artık muhtemelen kimse De Roon’un adını dahi anmıyor.

Genç forvet Andrea Petagna muazzam fiziği ve gol vuruşlarındaki potansiyelle birlikte önemli bir forvet olmaya aday ama akranlarına göre biraz daha ham görünüyor. Ama topsuz oyunda yaptığı katkılar, arkasındaki oyuncuları da parlatmaya başladı. Catania’da oynarken ligin en yetenekli oyuncularından biri olan ve sonrasında yüklü bir bonservisle Ukrayna’nın yolunu tutan Alejandro Gomez de bu sezon Gasperini’yle birlikte tekrar eski seviyesini tutturmuş görünüyor. Petagna’nın öndeki varlığı ve sırtı dönük oyunuyla birlikte son 4 maçta 2 gol, 3 asist çıkaran oyuncu için de İtalyan pasaportuyla birlikte milli takım söylentileri ortaya çıkmaya başladı ve Gomez yaratıcılığıyla bunu gerçekten hak ediyor gibi görünüyor.

Nereye kadar gidebilirler?
Marcello Lippi geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Atalanta’nın bu sezon Leicester City’nin Premier League’de yaptığını tekrarlamaya muktedir olduğunu söyledi. Arrigo Sacchi de Gasperini ve takımını izlerken keyif aldığını ve Bergamoluların gerçek İtalyan futbolu oynadığını, bunun da kendisini ekstra mutlu ettiğini belirtti. Napoli, Milik sonrası çöküşte. Juventus ise son yılların en kötü periyotlarından birini yaşıyor ve şu an için biraz çaptan düşmüş görünüyorlar. Ama son dönemde Serie A’da bir gerçek var ki o da Juventus’un diğer takımları bir şekilde kendisine çektiği gerçeği. Bu sezon dönüş yapmaya aday Milano takımlarının varlığı ve Romalılarla birlikte Atalanta için aslında Şampiyonlar Ligi bile imkânsız görev. Gasperini’nin dediği gibi öncelik de kümede kalmak. Gerçi Claudio Ranieri de sürekli aynı şeyleri söylüyordu değil mi?

Gian Piero Gasperini, hâlen İtalya’nın en az saygı gören teknik adamlarından biri. Evet, herhangi bir zirve takımla üst seviye performans göstermeden bunu çok da yadırgayamazsınız. Ama yıllardır trendlerin dışındaki yapılarla zirve ligde sürekli etki yaratmayı başaran teknik adam, üçlü savunmanın dönüşüyle birlikte artık kendisini daha normal bir ortamda hissediyor olabilir ve bu onun için belki de önemli bir artı. Atalanta’nın bu seriyi ne kadar devam ettireceği ya da ligi kaçıncı sırada bitireceğiyle ilgili tahminler yapmak çok da önemli değil. Önemli olan Gasperini’nin efora ve mücadeleye dayalı hızlı takımlarıyla lige ve oyuna ne kadar büyük bir keyif kattığı. Bunu tecrübe etmek için bir Atalanta maçı izlerseniz muhtemelen bu görüşe hak vereceksiniz. Cumartesi günkü Juventus maçıysa bunun için gerçekten iyi bir tercih olabilir.

--

--