Ezgjan Alioski: Leeds United’ın kendine has sol beki

Fenerbahçe’nin yeni sol bekinin Leeds United kariyeri sarı-lacivertlilerdeki muhtemel rolüne dair çok şey söylemiyor.

Emre Özcan
Published in
11 min readAug 2, 2022

--

Bir oyuncu bir kulübe transfer olduğunda yeni takımında neler yapabileceğini değerlendirirken eski takımlarındaki son sezonları her zaman önemli bir kıstas olarak kabul edilir. Oyuncunun benzer pozisyonlarda, farklı yapılar ve farklı ligler içinde nasıl performanslar gösterdiğinin böyle bir değerlendirmeye girmesi zaten anormal değil. Fakat bu tip karşılaştırmalar bazen çok şey söyleyip çok ciddi ipuçları verirken bazen de çeşitli nedenlerle benzer değerlendirmeler yapmayı çok zorlaştırır ve Ezgjan Alioski’nin Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye geçişi de bazı faktörlerden dolayı böyle bir transfer.

Geçtiğimiz sezon Al-Ahli’de forma giyen Ezgjan Alioski, iyi bir dönem geçirdi ve skor tabelasında iyi işler çıkardı. Sezonu 6 gol, 9 asistle bitirmek hangi ligde olursa olsun bir sol bek için üretkenliğin çok yüksek olduğu anlamına gelir. Fakat Türkiye Süper Ligi’nde neler yapabileceğini öngörmek için seviyesi çok düşük bir ligden ziyade bir önceki sezonda Premier League’de neler yaptığına bakmak daha mantıklı olabilir. Ne var ki o sezonun Leeds United’da geçmesi ve teknik direktörün de Marcelo Bielsa olması bu öngörüyü yapmayı çok daha çetrefilli bir hale getiriyor.

Marcelo Bielsa Leeds United’ın başına gelmeden önceki iki sezon boyunca Leeds’te ve Lugano’da sol ön oyuncusu olarak oynayan Makedon oyuncu, orijini sol bek olan bir isim. Kariyerinin %70'i sol bekte geçti ve ön taraf hep ikincil pozisyonu olarak değerlendirildi. Ama yine de Bielsa takımın başına geldiğinde ön tarafta oynuyordu ve son sezonu da Leeds formasıyla Championship’te fena geçirmemişti. Ama Bielsa onun kariyerinde belki de bir kez daha bir kırılmaya neden olacak şekilde ilk sezonunun ikinci yarısında tekrar sol beke çekti ve oyuncu, Leeds hem Premier League’e gelirken hem de zirve ligde iyi performanslar gösterirken kritik oyunculardan biri olmayı başardı.

Bielsa’nın oyuncuların pozisyonlarıyla ve rolleriyle oynamasına yabancı değiliz. Ondan önce box-to-box rolünde oynayan bir 8 numara olan Kalvin Phillips’i 6 numaraya devşirdikten sonra oyuncunun “Yorkshire’ın Pirlo’su” lakabını almasını sağlayacak kadar bir gelişim göstermesine neden olan Marcelo Bielsa’nın Alioski’nin pozisyonuyla oynaması orijini zaten sol bek bir oyuncu için o kadar da alışılmadık durmuyordu. Ama bir önceki tam sezonunda sol ön olarak 7 gol, 5 asist yapan oyuncunun Marcelo Bielsa’yla ağırlıkla sol bek oynadığı sezonda da aynı rakamlara (7 gol, 5 asist) imza atması Bielsa’nın bu değişikliği yapmasındaki muhtemel ana sebeplerden biriydi. Bir diğeriyse Arjantinli teknik adamın beklerinden olan talepleri olabilir.

Deneyimli hocanın Leeds United’ını izlerken beklerle ilgili oyuna dair ilk fikrinizin oyuncuların koşu mesafesi ve şiddetli koşulardaki frekans sıklığı olması sürpriz olmaz. Bielsa, Leeds kariyeri boyunca beklerinden ilk başta hep bunu talep etti. Derinden atılan koşuların önemine özellikle rakip hücumcuların takip yapmaktaki genel isteksizliklerinin neden olduğunu tahmin etmek zor değil. Derindeki stoperlerden ya da beklerden gelen bu tarz sprintlerin takip edilmesi için forvetlerin ya da kenar oyuncularının sürekli 50–60 metrelik takipleri yapması gerekiyor ve bir hücumcudan bunları 90 dakika boyunca periyodik bir şekilde beklemek imkansıza yakın. Bu durumun farkında olan Bielsa, beklerinden bunu sürekli talep ederek sayısal üstünlüğe takıntılı bir teknik adam olarak özellikle kenarlarda hep bu nicelik üstünlüğü aradı ve bunda da genellikle başarılı oldu. Alioski, Dallas, Ayling gibi koşu temposu çok yüksek oyuncuların Leeds United’ın en kritik performansçıları arasında yer alması bu nedenle sürpriz değil.

West Bromwich’e karşı Premier League’deki ilk sezonlarında (2020/2021) oynadıkları maçta bunun güzel örneklerinden birini görüyoruz. Kendisini önde konumlayan Alioski, merkezden aldığı pas sonrasında aksiyonuna (dripling) başlıyor.

Topu önüne alıp birkaç metre sürdükten sonra kendisini ona gösteren sırtı rakip kaleye dönük takım arkadaşına pası verip başladığı şiddetli koşusuna devam ediyor.

O sprintle birlikte pası verdiği Raphinha’yı yakalayan ve onunla aynı hizaya gelen Makedon oyuncu, Raphinha’dan pası istiyor ve o topu da alıyor. Tam o sırada sol öndeki Jack Harrison’la birlikte rakip sağ bek Furlong’a karşı bir sayısal üstünlük (2v1) kurmuş durumdalar.

Ceza sahasının sol köşesindeyken Alioski, içeri doğru hareketlenmeye başlayan Harrison’un koşu yoluna çok rahat bir top bırakabilecekken bu ikiye biri kullanmayı düşünmeyip topu içeri kesiyor. Verdiği karar yanlış ve uygulama da sonuç getirmiyor fakat bu dripling ve üstüne attığı sert sprint rakip sağ ön tarafından takip edilmeyince Leeds United’ın sol kenarda net bir nicelik üstünlük elde etmesini sağlıyor.

Arsenal’e karşı maçın devre arasında oyuna dahil olan Helder Costa, Leeds’in oyunu kendi sağına yıkıp solda alan açmasından da faydalanarak o kulvarda önünde büyük bir boşluk olan Alioski’yi görüyor.

Topu yaklaşık 20 metre sürdükten sonra sol kenardaki boş oyuncuyu gören Makedon sol bek, sonrasında yine şiddetli bir koşuya başlıyor. Ama bu kez rakip sağ ön Bukayo Saka, Alioski’yi takip ediyor.

Savunma arkasına kadar o koşuya devam eden Alioski, Saka tarafından ısrarlı bir şekilde takip görünce sol kenardan içeri doğru bir pas açısı çıkmıyor ve kenardaki oyuncu topu ceza sahasına dolduruyor. Ama Saka o takibi yapmasa Alioski iyi bir pasla takımına bir yaratıcılık sunma şansını muhtemelen elde edecekti.

Her maç beklerinden defalarca bu sprintleri atmalarını bekleyen Marcelo Bielsa, Ezgjan Alioski’den sol bekte, daha savunmacı bir rol verdiği sağ bekinden bunu daha farklı şeyler de bekliyordu. Ya da Ezgjan Alioski çeşitli nedenlerden dolayı daha farklı oynamak durumunda kalan bir sol bekti de diyebiliriz. Bunda da en büyük faktörlerden biri sol önde partneri olan Jack Harrison’un varlığı ve onun oyun profiliydi.

Jack Harrison, Leeds United’ın sürekli baskıya, yüksek yoğunluğa ve efora dayalı oyun yapısı içinde kaliteli atletizmiyle kendisini ifade edebilen bir oyuncuydu fakat çok büyük defektleri vardı. Teknik kalitesi çok düşüktü ve bu durum onun toplu oyunda takımın ana parçalarından biri olmasını engelliyordu. Oyuncunun skor gücü ve yaratıcılığı da bir kenar oyuncusu için çok alt seviyedeydi. 231 resmi maçta 42 gol atıp 31 asist yapan bir oyuncunun skor kapasitesinin düşük olması zaten rakamlarıyla da destekleniyor. Hal böyleyken Jack Harrison’u içeride konumlamak ve ondan oyunun sıkışık bölgelerinde teknik kapasitesi düşükken bir şeyler beklemek mantıklı değildi. Marcelo Bielsa da bu nedenle onu hep çizgide kullandı. Ama bu, Ezgjan Alioski’nin sol kenarda oyunu genişletmesinin önünde çok büyük bir engel oldu.

Yine West Bromwich maçından bu görüntü iki oyuncunun rollerini bize gösteriyor. Leeds United’a karşı sürekli derinde bekleyen ve Leeds’in sürekli set oyunu oynamak durumunda kaldığı West Bromwich’e karşı dahi Harrison çizgide. Bu, Makedon sol bekin öne gitmesini ve oyunu çizgiden genişletmesini engelliyor. Dolayısıyla Alioski’nin rakip birinci bölgeye basış miktarı ve hücum bölgesinde daha büyük etki yaratma şansı da Leeds United özelinde Jack Harrison’un varlığı nedeniyle pek yükselmiyordu.

Birkaç dakika sonra benzer bir görüntü. En soldaki Jack Harrison yine çizgiye basıp oradan içeri doğru hareketlenmeye çalışıyor. Ama İngiliz oyuncunun oradaki varlığı Alioski’nin öne kat etmesini engelliyor. Set oyununda Alioski adeta bir kontrol oyuncusu gibi davranıyor.

Birkaç dakika daha geçiyor ve değişen bir şey yok. Topla öne çıkan Alioski’nin öne gitme şansı yok. Zira Callum Robinson zaten onunla birlikte derine gelmiş durumda. Harrison yine çizgiye basıyor ve rakip sağ bek de onun başında. Merkezden çizgiye doğru hareketlenen Mateusz Klich’in de takip yemesiyle birlikte çizgide bir 3v3 mevcut. Hem alan sıkışık hem de çizgideki kenar oyuncusu bekin öne penetre etmesine yine imkan vermiyor.

Topla alakası olmayan bir rakibe karşı bile sahaya hep böyle yerleşen Leeds’te Alioski’nin hücumda daha etkin olması bu nedenlerden dolayı pek mümkün olmadı. Hep temposu ve derinden attığı koşularla rakipten takip yemediği pozisyonlarda savunma arkasına sarkarak etki yaratmaya çalıştı. Zaman zaman içeri kat ederek şut tehdidiyle rakiplere sorunlar çıkardı ama 36 maçta oynayıp bu kadar hücumcu bir takımda 2 gol, 3 asist gibi rakamlarda kalması da biraz bununla alakalıydı. Fakat Fenerbahçe için bu rolün anlamlı olması pek mümkün değil zira Jorge Jesus’un kısa sürede gösterdikleri onun toplu oyun kurgusunun Leeds United’dan çok farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Öndeki kenar oyuncularını set oyununda çizgide değil de içeride isteyen ve oyunu sürekli beklerden genişletecekmiş gibi görünen Fenerbahçe’de Alioski’nin çizgiyi çok daha sık kullanması ve takımın üretimine daha fazla katkı yapması muhtemel. Oyuncu profili, teknik ve orta kalitesiyle bu desteği rahatlıkla sağlayabilecek bir oyuncu. Ama son döneminde sol bek olarak kıstas alınabilecek tek ciddi performansının bambaşka bir rolde olması da bu yönden yapacağı katkıda soru işaretlerini biraz artırıyor olabilir.

Peki sol çizgiye ön tarafta Harrison gibi sürekli basan bir oyuncunun olduğu bir takımda sol bek ne yapabilir? Daha derindeki işler, ister istemez Alioski’nin de önüne geldi ve Leeds’te teknik kalitesiyle Bielsa ondan savunma arkası koşuları dışında oyun kurma fazına da yardımda bulunmasını talep etti.

Harrison öndeyken arkada kalması gereken bir sol bek olarak Alioski sık sık stoperlerin yanına inerek oyun kurmaya yardım etti. Birincisi bunu yapabilecek pas kalitesine sahip bir oyuncuydu, ikincisi bu görevi yapmaması takımın oyun şablonu bu şekildeyken zaten mümkün değildi.

35. dakikada da yine stoperlerin yanına inen deneyimli savunmacı takımının geriden çıkmasına yardım etmeye çalışıyor. Pep Guardiola takımlarında da öndeki kenar oyuncularının genellikle çizgiye bastığını ve bu nedenle arkadaki beklerin oyunu genişletmekten ziyade arka taraftaki işlerle (içeri geçip orta saha gibi davranma ya da iki stoperin yanında oyun kurmaya ve geçişi savunmaya yardım etme gibi) ilgilendiklerini görürüz. Alioski için de benzer bir durum söz konusuydu. Bu, oyuncunun pas istatistiklerine de ziyadesiyle yansıdı.

2020/2021 sezonunda ligde belirli bir sürenin (1200 dakika) üzerine çıkmış 32 sol bek arasında Ezgjan Alioski akan oyunda maç başına en çok pas yapan 6. sol bek oldu. Önündeki oyuncuların teknik kalite yönünden ligin en iyileri olduğunu görmek zor değil. Evet Leeds United o sezon ligin topa en çok sahip olan takımlarından biriydi (%57.6). Fakat topa en çok sahip olan dördüncü takım olmasına rağmen çok fazla dikine pas yapıp çok fazla top kaybı yapan ve en düşük pas isabet oranlarından birine sahip olarak (%79.8) sezonu bitiren takımın pas sayısında da 7. sıraya gerilemesinde bu kayıplar faktördü. Alioski orada başka bir oyun oynamak durumundaydı ve bunu da elinden geldiğince sahaya koymaya çalıştı ve Bielsa’nın hep ilk tercihi oldu fakat oyun kurulumundaki bu rolünü de Fenerbahçe’de muhtemelen çok fazla kullanamayacak. Zira iki stoperin arasına giren Willian Arao’yla birlikte Alioski’den beklenti Leeds’te Marcelo Bielsa’yla hemen hemen hiç yapmadığı öne penetre ederek oyunu genişletmek üzerinden şekillenecek.

Savunmacılığı ne durumda?

İstatistikler Ezgjan Alioski’nin 2020/2021 sezonunda en iyi savunma yapan sol beklerden biri olduğunu söylüyor. Eşitlenmiş pas arasında 32 sol bek arasında 4., eşitlenmiş tackle sayısında da lider olan Alioski’nin bu yönden dikkat çektiği kesin. Eşitlenmiş pas arası ya da tackle’ın açılımını yapmak bu durumda şart gibi. Statsbomb, maç başına tackle ya da pas arası sayılarının oyuncuları karşılaştırmak için yetersiz kalması nedeniyle bu metrikleri her oyuncu için eşit hale getiriyor. Bu eşitsizliğin ortaya çıkma nedeni takımların topa sahip olma oranları. Topa %65'le sahip olan bir takımın savunmacısı, topa %40'la sahip olan bir takımın savunmacısına göre bu istatistiklerde her zaman geride çıkmaya mahkum. Zira rakibin topla oynama oranı ve frekansı azaldıkça sizin bireysel savunma istatistiklerinde öne çıkma ihtimaliniz de o kadar düşer. İşte Statsbomb’un eşitlenmiş pas arası ve tackle sayıları topa sahip olma şartlarını eşitleyerek oyuncular için daha net bir karşılaştırma şansını ortaya çıkarıyor. Peki sadece bu rakamlarla Alioski harika bir savunmacı deme şansına sahip olabilir miyiz? Pek olamayız.

“Bazen daha kontrollü oynamak gerekir. Zira oyunu hızlandırıp rakibin üzerine gittikçe aynı hızda karşı atak yersiniz ve biz de bu maçta bunu yaşadık. Oyunu hızlandırdıkça topun aynı hızda kendi kalemize doğru geldiğini gördük.” Pep Guardiola

Zira burada da takımların davranış şekilleri ve oyunu nasıl algıladıkları devreye giriyor ve istatistik şirketlerinin bunu ölçme şansları mevcut değil. Leeds United, Marcelo Bielsa’yla sürekli öne doğru gitmeye çalışan bir takım oldu. Kamikaze gibi topu her kazandıklarında 5, 6 hatta 7 kişiyle sürekli hızlı hücumlar yapmaya çalıştılar. Ama bunun farklı yönlerden faturaları da onlara hızlı bir biçimde çıktı.

İspanyol teknik adamın bir maçtan sonra City’nin o maçtaki oyunuyla alakalı sarf ettiği cümleler Leeds United için oyunu yaşayış şekliydi. Onlar sürekli hızlı hücumlar yaptılar ve dolayısıyla sürekli o topun hızlı bir şekilde kendi kalelerine geldiğini gördüler. Oyun bu kadar hızlanınca sahanın her yerinde bireysel mücadelelerin çıkması kaçınılmaz. Bir de bunun üzerine o bire bir mücadelelerin maksimize olmasını sağlayan Marcelo Bielsa’nın nevi şahsına münhasır adam markajını da ekleyince Leeds maçlarında savunmacıları bu yönden öne çıkaran çok fazla bire bir mücadele ortaya çıktı. Bu, elbette Alioski’nin bu metriklerdeki başarısını sıfırlamıyor. Fakat Leeds United’ın o sezon ligde 825 tackle’la ligin bu istatistikte lideri, 477 pas arasıyla da ikincisi olduğunu düşününce savunmacıların bu performansının değeri de ister istemez biraz düşüyor. Topa %58'le sahip olan bir takımın eşitleme olmadan bu iki savunma istatistiğinde ligin lider takımı olması da Marcelo Bielsa’nın futbol kanunlarına ne kadar aykırı bir takım oluşturduğunu da muhtemelen bize bir kez daha gösteriyor.

Yani oyuncu için çok iyi bir savunmacı demek kolay değil. Alioski mücadeleci, güçlü ve savaşa girmekten kaçınmayan bir oyuncu. Ama bu onu çok kurnaz bir savunma gücü yapmıyor. Teknik kalitesini düşününce savunmacılığının daha arkada geldiğini söylemek de zor değil. Hatta Leeds’in rakipleri beklere saldıracağı zaman genellikle Alioski’nin tarafını tercih eder ve Makedon oyuncunun kariyerinin %30'unu geçirdiği ön kenar özelliklerinin doğal bir getirisi olan savunma problemlerini de kullanmaya çalışırlardı. Dolayısıyla Kim Min-Jae’yi kaybeden, Attila Szalai’nin de gitme ihtimalinin epey yükseldiği denklemde takım savunmasını güçlendirme yönünden Alioski için ideal ekleme demek tüm bu metriklere rağmen pek mümkün değil.

Oyuncunun 2020/2021 sezonundaki oyuncu radarı

Sonuç

İstatistikler size bazen gerçekleri açık bir şekilde söyler, bazen de bazı gerçekleri gizler. Örneğin Alioski’nin Leeds United’da dripling ortalamalarının düşük kalması da önünün sürekli kapalı olmasıyla yani Jack Harrison’un varlığıyla alakalı gibi. Ama bu onun standardın epey üzerinde bir driplingçi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Evet Leeds United dönemi Alioski’nin Fenerbahçe performansı için bize çok şey söylüyor gibi görünüp aslında birçok şeyi saklıyor. Dolayısıyla oyuncunun sarı-lacivertlilerde bambaşka bir rol ve bambaşka bir oyun planı içinde kendisini başka şekilde ifade edeceğini fark etmek gerekiyor. Bunun için de zaman vermek daima geçer akçedir ve Alioski’nin durumunda da fark yok.

Fakat başka bir gerçek var ki Jorge Jesus bir sol bek istiyordu. Ferdi’nin sağ ayaklı bir sol bek olması hem oyunu genişletme yönünden Jesus’un istediklerini muhtemelen tam anlamıyla karşılamıyordu hem de ters ayaklı bir bekle arka tarafta prese biraz daha dirençsiz hale gelmenin kaçınılmazlığı Portekizli hocayı belki de rahatsız ediyordu. Alioski gelir gelmez formayı sırtına geçirir mi bunu bilmiyoruz fakat Ferdi Kadıoğlu için de Jesus’un başka planları olabilir ve Ferdi artık sol bekle birlikte sol ön ve hatta sağ önün de rotasyonuna dahil oluyor diyebiliriz. Genç oyuncunun rakip kaleden uzaklaşması onu savunmacıların odağından çekerek Ferdi’ye büyük yarar sağlamıştı. Yani ön tarafta forma aldıkça eski problemleri tekrar yaşamaya başlayan bir Ferdi Kadıoğlu görebiliriz. Ama artık kendisini gün geçtikte daha rahat hissettiği sol bekte oyuncuyu net bir rekabetin beklediği kesin gibi.

--

--