Leeds United 1–1 Manchester City: Mükemmel iki 30 dakika

Marcelo Bielsa’yla Pep Guardiola’nın 8 yıl sonraki ilk maçı çok güzel bir 90 dakikaya ve muazzam bir taktik mücadeleye sahne oldu.

Emre Özcan
Tardini
Published in
11 min readOct 4, 2020

--

Premier League’in ilk üç haftası itibarıyla gerçekleşenler Pep Guardiola’nın Marcelo Bielsa’nın karşısına çıkarken en istemeyeceği senaryoyu ortaya çıkarmış gibiydi. Lige bir hafta geç başlayan Manchester City, ikinci maçında Leicester City’den evinde 5–2'lik bir mağlubiyet alıp Guardiola’nın kariyerine ilk beş gollü mağlubiyet olarak geçerken Liverpool’un ilk üç haftada 9 puan toplaması ve bu galibiyetlerin ikisini de Top 6 takımlarına karşı alması erken başlayan bir psikolojik savaşa da işaret ediyordu. Böyle bir ortamda hem ustasına hem de lige beklentilerin ötesinde başlayan formda bir takıma karşı mücadele etmeyi kimse istemez. Muhtemelen Pep Guardiola da bunu istemiyordu ve ilk üç haftanın sonuçları da onun maç öncesi planlarını biraz değiştirmesine sebep olmuş gibiydi.

Leeds United sahaya geçtiğimiz hafta Sheffield United’a karşı çıktıkları 11'le geldi. Tek bir farkla. City’den kiralık Jack Harrison sözleşme gereği onlara karşı forma giyemedi ve Bielsa onun yokluğunda Ezgjan Alioski’yi sol önde kullandı. Sheffield’a karşı rakibin bir üçlü savunma ve çift santrfor takımı olması nedeniyle toplu oyunu 3–5–2 gibi oynayan Bielsa, City’ye karşı bu yola başvurmadı ve maçı tamamen dörtlü savunmayla götürdü.

Manchester City’deyse Pep Guardiola, Ruben Dias’a sadece iki antrenmanla formayı verdi. İlk iki haftada tercih ettiği Rodri ve Fernandinho’dan oluşan çift pivotlu yapısını da hafta içi kupa maçında Burnley’ye karşı rafa kaldırmıştı. Özellikle orta sahanın mobilite problemleri ve oyunu kurarken önde eksik kalınması hem Wolves’a hem de Leicester’a karşı özellikle ilk yarım saatte top hakimiyetinden beklenen pozisyonları getirmemişti. Rodri’nin önünde De Bruyne ve Foden’dan iki 8 numaralı bir yapı tercih eden İspanyol teknik adam, Ferran Torres’e de ilk kez bir lig maçında ilk 11 şansı verdi. Takımını sahaya kendi klasiği olan 4–3–3 şeklinde dizen Guardiola’nın bu yapıyı ve üçlü orta sahayı neden tercih ettiğini santra yapılır yapılmaz anlamak mümkündü.

City maça çok yoğun bir presle başladı. Çift pivottan üçlü orta sahaya dönen Guardiola’nın Foden ve De Bruyne yardımıyla öndeki üçlüyü preste desteklemesi bir fazla oyuncuyla ön alan baskısını yoğunlaştırmaya çalışma anlamına da geliyor gibiydi. Maç başlar başlamaz ortaya çıkan bir başka şey de Leicester maçında olduğu gibi Raheem Sterling’in sahte dokuz olarak değil, Riyad Mahrez’in en uçta değerlendirildiği oldu. Sterling sol kenara döndü ve sağdaki Torres’le beraber ön tarafın şekli de pres oyunlarında net bir şekilde göze çarptı. Bu başlangıçla birlikte göze çarpan bir başka şey ise City’nin Kalvin Phillips üzerine uyguladığı baskıydı. (Yukarıdaki pozisyonda Phil Foden, Phillips’i kontrol ediyor.)

Maçın hemen başında ortaya çıkan bu görüntüde Guardiola iki kenar oyuncusunu stoperlere baskıya gönderirken en uçtaki Mahrez’i Kalvin Phillips’in başına veriyor. Yorkshire’ın Pirlo’su lakaplı Phillips, Leeds’in oyun kurulumundaki en kritik oyunculardan biri. Hem pas kalitesi hem de savunmayla orta sahayı bağlayan oyuncu olması, müthiş uzun top kalitesiyle birleşince ortaya geçişleri çok iyi yapan/başlatan bir savunma önü oyuncusunu çıkardı. Ona yapılan markajla birlikte Leeds’in geriden çıkışlarının etkileneceğini düşünen Pep Guardiola bu düşüncesinde başarılı olduğunu da çok çabuk bir şekilde gösterdi.

Birkaç dakika sonra ekrana yansıyan bu sekansta da Mahrez baskıda değil ve Phillips’in önünde gölge markajda. Hem rakibi karşılıyor hem de pas açısını kapatarak Phillips’in topu almasını engelliyor.

Benzer bir durum 11. dakikada da mevcut. Mahrez yine önde fakat burada topa baskıdan ziyade topla Phillips’in arasında olma niyetine sahip. Amaç topun savunma önüne geçmesini engelleyerek rakip kaleciyi uzun vurmaya yönlendirmek. Meslier de oyun kurmak için yanındaki Cooper’la birlikte çok zorlamıyor ve topu uzun vurarak City’ye teslim ediyor.

Sadece 5 saniye sonra bu uzun topu alan City, De Bruyne’yle çok tehlikeli bir pozisyon yakalıyor. Merkezde çok kalabalık olan deplasman ekibi pozisyon içerisinde 6v5 üstünlüğe sahip. Ne var ki De Bruyne burada bir pas opsiyonu görmedi ve sağa çekerek ceza sahası çizgisinin üzerinden şut çekti. Sonuç olarak City aradığı golü bulamadı.

Guardiola’nın toplu hücumlardaki amacıysa tek gibiydi. Sahte dokuzdan sol kenara çektiği Sterling üzerinden sol kanatta bire bir pozisyon oyunları elde etmek. Bunda da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.

İlk bire birini 10. dakika içinde elde eden Raheem Sterling, Phil Foden’dan aldığı pasla Ayling’le baş başa kaldı. İçeri çekip kaleyi düşünmeye çalışan oyuncu Koch’un yardımı ve Ayling’in başarılı müdahalesiyle istediğini yapamadı.

Beş dakika sonra yine kaleci Meslier’nin uzun topa zorlandığı bir pozisyonda topu alan Walker, Rodri, Foden ve üç pasla Sterling’i Ayling’le izole eden bir City hücumu. Bu kez çizgiye yönlenen İngiliz oyuncu rakibini geçerek ortaya başarılı bir top çevirdi ve Torres’in kale önünden yaptığı vuruş çizgi üzerindeki Leeds savunması tarafından çıkarıldı.

City’nin golü bulduğu bu pozisyon da Leeds için benzer sıkıntıların devamını simgeliyordu. Yine Meslier’e yapılan baskı, yine kalecinin uzun topa zorlanmasıyla birlikte bu kez Mendy’nin indirdiği ve taşıdığı top, Cooper’ın hatası sonrasında solda Sterling’de kaldı. Bu kez içeri çok başarılı şekilde çeken yaratıcı oyuncu uzak direğe çok güzel vurdu ve City’yi maçta öne geçirdi.

City’nin öndeki çok yoğun baskısı Leeds’in hiç oyun kuramamasını beraberinde getirdi. Sürekli uzun vurmak durumunda kaldılar ve bu uzun topların tümü City savunması tarafından alınarak onların hücumlarına dönüştü. İlk 22 dakikada rakip kaleye tam 11 şut çektiler. Ama Phillips’e ilk yarıda uyguladıkları başarılı gölge markaj onun pas istatistiğinde net bir şekilde ortaya çıktı. Geçtiğimiz sezon maç başına 55, bu sezon da Premier League’de yine 90 dakika başına 51 pas yapan Kalvin Phillips, ilk 33 dakikada sadece 9 pas yapabildi. Onun pas istatistiğini yarı yarıya düşüren Guardiola, yeni stoper Koch’la birlikte Leeds’in oyunu istediği gibi kuramayacağı teşhisini doğru yaptı ve sonucu da aldı.

Toplu oyunda istediklerini hiç yapamayan ev sahibinin bundan psikolojik olarak etkilenip güçlü olduğu bir başka departman olan önde baskıda da ilk yarım saatte büyük problemler yaşadığını gördük.

Leeds önde çok oyuncuyla City savunmasına baskı uyguluyor. Fakat oyun kurarken City için Phillips kadar kritik olan Rodri, baskı planı içinde rahatsız görünmüyor. Laporte’un İspanyol orta sahayı görebilecek net bir açısı var ve o pas Rodri’ye geçiyor.

Topu alan Rodri ufak bir driplingden sonra yine öne oynayacak açıya sahip. Leeds’in öndeki dörtlüyü orta sahasıyla iyi desteklemediği dikkat çekiyor ve Rodri topu De Bruyne’ye oynuyor.

De Bruyne topu aldığı anda driplinge başlıyor ve onu da rahatsız eden kimse yok. Savunma çizgisi oldukça geride. Aradan sadece 6 saniye geçmiş durumda ve ilk sekanstaki öndeki dörtlünün savunma çizgisiyle başarılı bir şekilde desteklenemediğini görüyoruz. Bu da uzayan takım boyuyla beraber ilk baskı hattını çok rahat kıran City’nin başarılı bir oyun kurulumunu ve rahat hücumunu beraberinde getiriyor.

30. dakika içindeki Leeds baskısı da benzer bir görüntü sunuyor. Kale vuruşunu yapacak olan Ederson’ın yanında iki stoper var. Roberts ve Bamford iki stoperle ilgileniyor ama Rodri’yi pres planında düşünen kimse yok. Ederson için savunma önü oyuncusunu görmek pek zor değil.

Topu Ederson’dan alan Rodri arka taraftan da hiçbir Leeds oyuncusundan baskı görmüyor ve 5–6 saniye boyunca rahat bir dripling yaparak Leeds üçüncü bölgesine kadar geliyor. Bu açıda pas verebileceği üç tane City oyuncusu mevcut. Daha da kötüsü oyunun vasat driplingçilerinden biri olan Rodri, savunma önünden aldığı topla rahat bir şekilde büyük bir alan geçiyor ve City çok rahat bir şekilde 4v4 bir hücum elde ediyor.

Fakat ilk yarım saatte City için her şey harika giderken Pep Guardiola’nın canını sıkan bazı gelişmeler de yaşandı. Özellikle 25. dakikadan sonra skorla birlikte biraz enerji düşürmek durumunda kalan City, Leeds’in de daha agresif oynamaya başlamasıyla birlikte topu rakibine daha fazla bırakmaya başladı. Öyle ki 25–45 arasında Leeds topla oynamada %63–37'lik bir üstünlük elde etti. Ama bu üstünlüğü City savunmasının hatalarıyla birkaç pozisyona çevirmeyi de başardılar.

37. dakika içerisinde sağ kenardan gelen Leeds hücumunda ters kenarda bir anormallik mevcut. Bamford, Alioski ve Roberts’tan oluşan Leeds üçlüsü City savunmasına karşı bir sayısal üstünlük elde etmiş durumda. Sol kanattaki durumun barizliği, en solda olan ve avantajı gören Tyler Roberts’ın ellerini açarak Mateusz Klich’in dikkatini çekmeye çalışmasını beraberinde getiriyor. Klich pozisyonda önce solundaki Bamford’u görüyor.

Bamford’dan Tyler Roberts’a ulaşan top onun tek topuyla arkadan demarke bir şekilde gelen sol bek Dallas’la buluşuyor. Dallas, hemen arkasında yer alan Torres tarafından takip edilmiyor. Pozisyona biraz önde ve içeride yakalanan Kyle Walker da Dallas’tan yediği çalımla birlikte Leeds oyuncusunu Ederson’la karşı karşıya bırakıyor. Topu sürerek ön direğe kadar giren Dallas’a Ederson’un başarılı müdahalesi bu pozisyonda City kalesini golden kurtardı ama sağ kanadın savunma performansı düşündürücüydü.

Uzatma dakikası içinde olanlarsa devreye girerken İspanyol hocayı muhtemelen daha çok sinirlendirdi. Kendi yarı sahasından serbest vuruş kullanan Leeds United, yerleşik savunma yapan City’ye karşı Cooper’la bir uzun top deniyor.

Mendy’nin durumun ve bu uzun topta arkasından gelen Ayling’in farkında olmaması Leeds’in maçtaki en net pozisyonunu bulmasını sağladı. Ederson yine başarılıydı fakat Leeds soyunma odasına psikolojik bir üstünlükle gitti. City ilk yarım saatini tam anlamıyla domine ettiği maçı kapatamadı ve 30'dan sonraki enerji kayıpları savunmadaki hatalarla birleşince Leeds’in bulduğu pozisyonlar da ev sahibinin moral motivasyonunu zirveye taşıdı.

Ön tarafta Mahrez, Sterling, Torres, KDB ve Foden gibi fiziksellikten ziyade teknikle öne çıkan oyuncularla kurgulanan şiddetli pres oyunu ikinci yarıdaki oyun düşüşünde etkenlerden biri olabilir. Zira Marcelo Bielsa ikinci yarıya da topu isteyerek başladı ve santrayla birlikte o topu almayı da başardılar. Leeds’in ilk yarıda topla gösteremediği bazı nitelikleri ikinci yarıyla birlikte sahada daha net görmeye başladık.

İlk yarıda genellikle City’nin ilk baskı hattını geçemeyen ve uzun vurmaya zorlanan Leeds’te ikinci yarıyla birlikte geriden oyun kurma planlarına ön taraftan derine gelen oyuncular katıldı. 52. dakikada sol ön oyuncusu Helder Costa derine gelerek Dallas’a bir opsiyon oluşturuyor ve ondan aldığı pası beraberinde taşıdığı Kyle Walker’ın pozisyonu dışına çıkmasıyla birlikte onun arkasına oynuyor.

Topu öne taşıyan Dallas, Walker’ın alanına sol içten koşu atan ve Dias’ın ilgisini çeken Roberts ve bu oyun kurulumu sonrasında City’nin birinci bölgesine girerken 5v4'lük bir sayısal üstünlük elde eden Leeds United. Dallas’ın Klich’le yaptığı ikiye bir içeri kat ederek Helder Costa’yı görmesini sağladı. O en dıştaki Poveda’yla oynadı ve arkadan gelen altıncı oyuncu demarke Luke Ayling, Poveda’nın pasında çok kötü bir orta yaptı. Fakat sahayı soldan sağa çok iyi ören ve sayısal üstünlüğü bir atakla sonlandıran Leeds United, erken mesaj vermeyi başarıyordu.

Oyuna 56. dakikada dahil olan Rodrigo’yu solda anında Ruben Dias’la bire bir bırakmayı başaran Leeds United, yine beş oyuncuyla rakip ceza sahasına hücum ediyor. Rodrigo’nun sol çaprazdan Ederson ve direkle kaçırdığı pozisyon korner oldu ve sonrasında Ederson’un büyük hatasıyla aynı oyuncu Leeds United’a beraberliği getirdi.

62. dakikadaki uzun top da Leeds’in oyun kurmasını ikinci yarıda rahatlatan noktalardan biriydi. Fakat tek bir uzun top sonrasında City savunmasının eksik yakalanmayı başarması da ilk yarıdaki sorunların devam ettiğine işaret etti.

City’nin sol kanadında 5v5 sekans, sol kanattan demarke gelen Helder Costa’yla birlikte bir sayısal üstünlüğe dönüşüyor. Tek bir uzun topla savunmada eksik kalan City’nin hatalarından bağımsız Leedsli oyuncuların ikinci yarıdaki hücum iştahı için de bu pozisyon güzel bir örnekti. Hem geriden oyun kurarken hem de önde baskı yapıp top kazanırken Leeds oyuncuları sürekli 5+ oyuncuyla City savunmasına ve ceza sahasına kamikaze dalışları gerçekleştirdi.

Leeds ikinci yarının başında da 59. dakika buldukları gole kadarki 15 dakikalık periyotta topla oynamada %63–37'lik üstünlük elde etti. Ama daha enteresanı 1–1 sonrasında gelecekti. Normal şartlar altında galibiyet için 1–1'le beraber topu alması beklenen City, Leeds’in direnciyle bunu yapamadı. 59–75 arasında da Leeds’in %60'lık topa sahip olma oranı, başarılı hücumlarla beraber radikal Pep Guardiola değişikliklerine sebep oldu.

Özellikle ikinci yarının başında oyuna giren Poveda’yı ilk yarının aksayan oyuncusu Mendy’nin önüne sağ kanada atan Bielsa, Helder Costa’yı da sol kenara çekti. Poveda yarım saat boyunca Mendy’ye büyük problemler çıkardı. 71. dakikada skor 1–1 devam ederken duruma daha fazla dayanamayan Guardiola, hücumcu bekini oyundan alarak yerine stoper Nathan Ake’yi ekledi. Bu değişiklikten 5 dakika sonra da Riyad Mahrez’in yerine Fernandinho’yu aldı ve Rodri’nin yanına ikinci pivot olarak çekti. Sterling’i en uca atan başarılı teknik adam iki kenara Bernardo ve Foden’ı çekerek geçtiğimiz sezonki klasik 4–2–3–1'ine döndü. Bu hamleyle beraber merkezi kapatan City, biraz değişikliklerin yardımıyla biraz da Leeds’in son 10 dakikada skoru alma iç güdüsüyle birlikte yarı sahasına çekilmesiyle tekrar topu aldı. Ama kalan sürede büyük pozisyonlar üretemediler ve sahadan iki puan kaybıyla ayrıldılar.

Sonuç

Marcelo Bielsa akşamın kazanınıydı. İlk 30 dakikada City tarafından resmen paramparça edilen Leeds United, skor dezavantajına düşmesine rağmen önce 30–45'te, sonra da özellikle 40–75 arasında mükemmel bir futbol oynadı. City’nin ilk 25 dakikada kapatamadığı maç, ilk 3 hafta koşu mesafesi ve şiddetli koşu sayısı en yüksek çıkan Premier League takımı olan Leeds United’a karşı muhtemel bir probleme işaret ediyordu ve öyle de oldu. Skor 1–1 giderken 15 dakika boyunca Leeds’in oyunu City’ye bırakmaması ve dengede giden maçta Bielsa’nın Guardiola’ya iki savunma değişikliği yaptırması ustanın çırağına karşı elde ettiği başarıların zirvesinde yer aldı. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte bir 10–15 saniye boyunca kaliteli oyunlarının gururunu yaşayan Arjantinli teknik adam çırağından da sıcak ve samimi bir tebrik aldı.

Pep Guardiola ise yine erken bir krizle karşı karşıya olabilir. Liverpool’un Aston Villa mücadelesi maç fazlasıyla birlikte 8 puanlık bir farkı City’nin önüne sadece 3 maç sonrasında getirme tehlikesine sahip. Ruben Dias hamlesinden istediği sonucu alan İspanyol hoca muhtemelen stoper hattında artık çok daha rahat. Ama Leicester maçından sonra bu maçta da Mendy-Walker ikilisinin hataları uzun vadede başka savunma problemlerine işaret ediyor. Daha önemlisi City, santrforu olmadan ezici üstünlüklerden istediği yaratıcılığı elde edemiyor. Leicester maçından sonra Leeds’e karşı da çok iyi oynanmış bir yarım saat büyük pozisyonları beraberinde getirmedi ve rakipler maça dönmeyi başardı. Guardiola’nın bundan sonra bir başka hücum planına ihtiyacı olabilir.

2012'den sonra gerçekleşen ilk Bielsa-Pep mücadelesi çok şey vadediyordu. Bunların büyük bölümünü de karşılandı. İki takım da iki devrenin ilk 30 dakikasını mükemmel oynadılar. Yoğun yağış altında büyük bir fiziksel direnç, Leeds odaklı yüksek tempo ve kaliteli bireysel performanslar… Leeds United’ın beklentilerin çok ötesinde başlangıç yaptığı Premier League’de Manchester City’nin ise biraz sakinliğe ve 9 numaralarına ihtiyacı var gibi görünüyor.

--

--