Mertens-Icardi A.Ş. mümkün mü?

Belçikalı hücumcunun önüne Mauro Icardi eklemesini yapan Galatasaray’da bu ikili nasıl bir birliktelik vadediyor?

Emre Özcan
Tardini
Published in
16 min readSep 30, 2022

--

“Mertens’le ilgili ana mevki olarak forvet arkasını düşünüyoruz. Geçen sene de orada oynadı. Tam olarak %100'ünü bulduğunda sol tarafta da yer alabilir. En verimli olduğu yer, forvet arkası olarak görünüyor.”

Galatasaray’ın Ümraniyespor’u son dakikalarda geçtiği maçtan sonra henüz takımla resmi ikinci maçına çıkmış olan Dries Mertens’le ilgili soruya yukarıdaki cevabı veren Okan Buruk, daha o günlerden Belçikalı oyuncuyla alakalı saha içinde çözülmesi gerekecek bazı problemlerin oluşabileceğini ortaya koymuştu. Zira hocanın yaptığı bu açıklamadan sadece üç gün sonra Belçikalı oyuncu yaptığı bir açıklamada kritik bir cümle sarf ediyordu: “Okan Hoca ile nerede oynayabileceğim konusunda konuştuk. Sol kanatta, sağ kanatta, forvet, forvet arkası olarak oynadım. Kaleye yakın oldukça daha iyi hissediyorum.

Dries Mertens’in bu cümleleri seçmesinde elbette bazı sebepler var. Galatasaray sezon planlamasını yaparken Haris Seferovic’i santrfor bölgesinin birinci oyuncusu olarak kurguladı. Dolayısıyla daha en başta Dries Mertens transfer edilirken oyuncunun en uçta oynayamayacağı hemen hemen belli gibiydi. Okan Buruk’un açıklamaları zaten buna ışık tutuyor. Peki hocanın belirttiği gibi forvet arkasında oynayan bir oyuncunun rakip kaleye yakın olma ihtimali ne kadar düşüktür? Bu sorunun cevabı 10 numaraya vereceğiniz role göre değişir. Bu pozisyonu bağlantı yapacak santrforuna daha yakın konumlandırıp ikinci forvet rolüyle oynatırsanız 10 numarayı da kaleye yakın kullanma şansına sahip olabilirsiniz. Fakat Okan Buruk’un tercihi şu ana kadar böyle olmuş gibi gözükmüyor.

Ama bundan önce hocanın diğer cümlelerine de bir bakış atmak gerekebilir. Dries Mertens geçen sezon gerçekten 10 numarada oynadı mı? Bazen. Ama asıl pozisyonu geçen sezon da forvet arkası değildi. 2021/2022 sezonunda 30 maça çıkan ve 11 gole imza atan deneyimli forvet ligde sadece 1384 dakika sahada kaldı. Victor Osimhen’in sakatlanıp 8 maç kaçırdığı, dönüşünde de iki maçta yedekten oyuna dahil olduğu 10 maçlık periyotta ileri uçta oynayan Mertens, 1384 dakikanın 630'unu zaten o Kasım sonu-Ocak sonu periyodunda doldurdu. Sezonun ilk yarısındaki Salernitana ve ikinci yarısındaki Atalanta maçlarında da en uçta 148 dakika geçiren Belçikalı, sezonun yarısından çoğunu aslında sahte 9 rolüyle geçiriyordu. Peki en verimli olduğu yerin forvet arkası olması? Kariyerine bakınca bu pozisyonun, ileri ucun dört tarafında da oynayabilen Mertens’in en zayıf mevkii olduğu dikkat çekiyor.

Dries Mertens oyundaki ilk patlamasını 2010/2011 sezonunda Utrecht formasıyla Eredivisie’de yaptı. Sezonu ağırlıkla sol kenarda, 10 gol ve 17 asistlik bir performansla geçiren oyuncu, sonrasında dönüp arkasına bakmadı. O yaz PSV’ye transfer olduktan sonra 21 gol, 15 asistlik bir lig performansına daha imza attı. Ertesi sezon da 16 gol, 17 asist çıkarınca Hollanda’daki kariyeri de kısa sürdü. Napoli tarafından transfer edilen oyuncu için elbette düşünce sol kenardaki performanslarına devam etmesiydi. Zaten ondan başka bir şey beklemek için de fazla sebep yoktu. O dönem takımın başında olan Rafael Benitez de farklı bir şey yapmadı ve oyuncuya sol kenarda görev verdi. İspanyol teknik adamla geçen iki sezonunda 17 gol, 12 asiste imza atan Mertens’in performansı yetersiz değildi. Ama Hollanda’daki parlaklığı da yoktu. Süreleri de 2000 dakikanın üzerine çıkmıyor ve Benitez ona bazen rotasyon oyuncusu gibi davranıyordu. Teknik kalitesi çok yüksek ve fizik kalitesi standart altı olan oyuncuların Serie A’da çok daha kötü şeyler yaşadıklarına defalarca şahit olunan bir ortamda Mertens’in Napoli taraftarını ilk iki sezonunda tatmin etmediğini söylemek güç. Fakat o iki sezon ondan bir Napoli efsanesi çıkacak gibi de durmuyordu.

Ta ki Maurizio Sarri, Napoli’nin başına gelene kadar. Aslında Sarri’nin ilk sezonu olan 2015/2016, Mertens’in Napoli’deki en kötü periyoduydu. Ligi 5 gol, 5 asistle bitiren oyuncunun süresi 1086 dakikayla kariyerinin en üst seviyedeki en düşüğüydü. Zira Sarri gelir gelmez 4–3–3'ün ileri üçlüsünü Insigne, Higuain ve Mertens olarak oluşturmuş, ilk üç haftadaki problemlerden sonra takım bu dizilişle uçmaya başlamıştı. Dolayısıyla Mertens belki de ilk kez Napoli’den ayrılmayı o sezon düşündü. Ama kader ağlarını çok hızlı bir şekilde ördü ve ertesi sezon son 10 yılın Avrupa futbolundaki en özel rol değişimlerinden birine tanıklık ettik.

Bir sonraki sezona Gonzalo Higuain’i rekor bir bedelle Juventus’a satıp Arkadiusz Milik transferiyle başlayan Napoli’de sezon kötü girmeyen Polonyalı santrfor 7. haftadaki Atalanta maçından sonraki milli arada çapraz bağlarını koparınca her şeyin berbat olduğunu düşünen Napoli taraftarı birkaç hafta sonra çok büyük bir sürprizle karşılaştı. Milik’ten sonra en uçta iki maç Manolo Gabbiadini’yi deneyen Sarri, oyuncunun Serie A için fazla elegan olması nedeniyle beklediğini alamadı ve İtalyan forvetin Crotone maçında gördüğü kırmızı karttan sonra farklı bir şey denemek zorunda olduğunu gördü. Dries Mertens’i en uca atan Sarri, oyuncunun ilk 90 dakikasında Empoli’ye karşı attığı golle umutlandı. Ama ilk beş maç biraz sancılıydı. Sonrasında yaşadığı sarı kart cezasıyla bir maç kenarda kalan Mertens’in cezadan dönüşü çok şaşalı oldu. Cagliari ve Torino’ya karşı alınan iki tane 5 gollü galibiyette toplam 7 gole imza atan Belçikalı da ondan sonra dönüp arkasına bakmadı. İlk 15 haftada ağırlıkla sol kenarda oynayıp sadece 3 gole imza atan Mertens, kalan 23 maçta 25 gol, 9 asiste imza attı. Ertesi sezonu 18 gol, 6 asistle bitiren oyuncunun kariyeri Sarri’nin takımın başından ayrılmasıyla elbette yavaş yavaş geriye gitmeye başlayacaktı. O iki sezonda çok özel bir sahte 9 performansı sergileyen ve Serie A gibi santrforlar için son derece zorlayıcı bir ligde o fizikle 46 gole imza atan Belçikalı, sınırlı kullanımı olan bu rolde Lionel Messi’yle birlikte anılmaya başladı.

Ertesi sezon onun kariyerindeki belki de tek 10 numara rolüydü. Carlo Ancelotti’nin Maurizio Sarri’nin yerine geldiği Napoli’de Don Carlo ilk 8 hafta aynı 4–3–3'e sahte dokuz Mertens’le devam etti. Ama bu periyotta aldığı iki mağlubiyet ve oyunun parlaklıktan biraz uzak olması oğluyla birlikte yapıyı, oynamayı çok iyi bildiği 4–4–2'ye çevirmesiyle son buldu. O sezonun sonrasında ağırlıkla Milik’le 4–4–2'nin ucunda geçiren Mertens, sezonu 16 gol ve 11 asistle bitirdi. O sezon onun ligde 2000 dakikanın üzerinde süre aldığı son sezondu. Sonrasında tekrar ileri uca ve yaşının ilerlemesiyle birlikte daha sık kulübeye giden bir role döndü.

Dolayısıyla Dries Mertens’in kariyerinin ilk yarısı sol kenarda, ikinci yarısı da ileri uçta sahte dokuz rolüyle geçerken 10 numara kariyerinde açık ara en az süre aldığı hücum pozisyonuydu.

Peki Mertens’in 10 numara oynamasıyla sahte dokuz oynaması arasında sahada topla buluştuğu ya da pas yaptığı yerler arasında büyük farklar var mı? Kaleye uzaklık dışında buna evet demek kolay değil ki kaleye uzaklığı da Mertens’in ifade ettiği gibi şu anda en büyük sorunlardan biri.

Rakip kalenin sağ tarafta olduğu sahada Kasımpaşa ve Konyaspor maçlarında yukarıdaki noktalarda pas yapan Dries Mertens’in topla buluşma noktalarının kaleden ne kadar uzakta olduğunu sadece bu görsellerle dahi anlamak mümkün. İlk görsel olan Kasımpaşa maçında neredeyse üçüncü bölgede hiç olmayan, rakip kaleye son 20 metredeki pasları ifade eden deep completion metriğinde sıfır çeken deneyimli forvet, ceza sahası içine de girmemiş görünüyor. Dolayısıyla oyuncunun henüz kısa olan Galatasaray kariyerindeki ilk 6 maçı bu konudaki eksikleri üzerinden okumak mümkün. Okan Buruk, Dries Mertens’i 10 numarada santrfora yakın oynayan bir ikinci forvetten ziyade arkasındaki iki orta sahaya (Torreira-Oliveira) yakın oynayan bir üçüncü orta saha olarak konumluyor.

Galatasaray’ın bu iki maçtaki ortalama pozisyonları ve Mertens’in konumları.

Bunun elbette bazı getirileri ve götürüleri var. Ama kariyeri boyunca hep yüksek skor yapan ve önemli asist rakamlarına ulaşan Dries Mertens için kaleye bu kadar uzak biçilen bir rol, rakamlarda elbette ciddi bir geri gidiş ihtimalini ortaya çıkarıyor. İlk 6 maçta oyuncunun gol ya da asist üretememesi bunun fragmanı olabilir. Ama geçtiğimiz sezondan verebileceğimiz bir örnek aslında Mertens’le alakalı olarak da bize muhtemelen birden fazla şey söylüyor.

Geçtiğimiz sezonun ilk yarısında Lazio’ya karşı Osimhen’in yukarıda bahsettiğim sakatlığından sonraki ilk maçına en uçta çıkan Belçikalı, sahanın açık ara en iyi oyuncusu oldu. Sahada kaldığı bir saat boyunca topla 23 kez buluşan Mertens’in bu yönden Galatasaray’daki grafiklerine benzer bir sonuç çıkarttığını görüyoruz. Dolayısıyla sahte dokuzda kendisini derine atarak aslında yine orta saha gibi davranan oyuncunun paslarını ağırlıkla ikinci bölgede yapması Galatasaray’daki oyunlarıyla alakalı olarak eleştiriyi beraberinde getirirken biraz haksızlık yapılıyor olabilir mi? Aslında pek değil. Maçtan bazı görüntülerle bunu daha iyi ifade etmek mümkün.

Maçın henüz 7. dakikasındaki bu görüntü klasik bir sahte dokuzun pozisyon ve pas alış noktasını bize gösteriyor. Stoperlerin katiyen kucağında kalmadan kendisini orta saha yuvarlağına kadar atan Mertens, hatlar arasındaki geniş havuzda kendisine gelen uzun metrajlı yerden seken pası vücudunda yumuşatıyor. Ne ön ne de arka hattan kendisini tehdit eden bir savunmacı mevcut değil. Bu da zaten Mertens’in ve Spalletti’nin istediği şey.

Hemen üç dakika sonra geriden oyun kurmaya çalışan Lazio’da Mertens yine iki hat arasındaki havuzda ve sol taraftaki Koulibaly’yi işaret ederek takım arkadaşının oraya oynamasını istiyor.

Top Koulibaly’ye giderken Belçikalı’nın eli hala havada ve solu gösteriyor. Orada önünde bir kulvar bulunan Mario Rui’yi gören Mertens, topun oraya oynanmasını istiyor. Fakat Milinkovic-Savic’in sağa doğru koşusunu hızlandırması sonrasında başka bir ihtimal daha ortaya çıkıyor.

Önünde bir kanal açılabileceğini fark eden santrfor hemen arkasını kontrol etmek için bir tarama hareketi yapıyor. Koulibaly ise artık bu pası yapabileceğinin farkında.

Fakat Koulibaly’nin pas şiddeti olması gerekenden biraz fazla. Bunun farkında olan Mertens arkadan bir tehdit olmamasına rağmen ön taraftaki oyuncuların yakın olması nedeniyle ilk dokunuşla yüzünü kaleye dönebileceğini düşünmüyor ve geriye oynuyor. Ama burada pas iyi oynansa bir 4v4 ihtimali mevcut.

Yani arkadan bir oyuncu, derine inen Mertens’e çıkmazsa her zaman bir tehlike mevcut. Ama çıkarsa da başka tehlikeler…

23. dakikada derinden oynanan uzun bir topta tek dokunuşu yaptığı sırada Lazio stoperi Acerbi’nin bulunduğu pozisyon tamamen yanlış. Ya Mertens’in bu dokunuşu yaptığı anda hemen arkasında temaslı bir şekilde onu rahatsız etmesi gerekiyor ya da alanını boşaltmaması. Geç kaldığı için tek dokunuşla çok rahat bir şekilde solundaki takım arkadaşını gören Mertens, Napoli’nin net bir hücum bulmasını sağlıyor.

Hysaj hemen daralarak Acerbi’nin arkasında bıraktığı alanı kapatıyor ama çok önemli değil. Net bir 4v3 durumu mevcut ve bu, Napoli için büyük bir şans.

Üç dakika sonra benzer bir durum mevcut. Yine derinden yine bir uzun top. Bu kez beklemeyeceğiniz bir şekilde Mertens kafasıyla çok küçük bir dokunuşla topu Zielinski’ye indiriyor. Durum Lazio savunması için aynı. Acerbi eğer o topa çıkıyorsa Mertens’in o boyla o topu indirmesine izin vermemeli. Ya da pozisyonunu korumalı. İkisini de yapmıyor ve…

…Napoli bir kez daha 3v3'lük bir hızlı hücum şansı buluyor.

Maçta ilk yarım saat dolmadan bir kez de Mertens’i sette görüyoruz. Savunmanın kucağında ama durum birazdan değişecek.

Beş saniye sonra top sağ kenara gidiyor ve Mertens kendisini hemen savunma hattının kucağından geriye atıyor. Acerbi tehlikenin farkında ve takım arkadaşlarına Mertens’i işaret ediyor. Bu, orta saha tarafından takip edilmesi gereken bir koşu zira o bölgeyi tehdit eden Piotr Zielinski yüzünden Acerbi’nin hareket etmesi imkansız. Mertens çok boş ve ona oynanan pasla birlikte Lazio kalesi Allah’a emanet.

Mertens kendisine gelen topu harika bir şutla kaleye gönderiyor ve eski takım arkadaşı Pepe Reina’yı avlıyor.

Sahada 60 dakika kalan Dries Mertens 4–0'lık galibiyette 2 gole imza atmakla kalmadı, aynı zamanda sayısız hücumun merkezinde yer aldı. Bunu Galatasaray gibi ağırlıklı bir şekilde derinde buluştuğu toplarla yaptı. Ama zaman zaman son pozisyondaki gibi savunma içi ve dışı sızmaları da yerine getirmekten imtina etmedi. Peki topla buluşma ve pas bölgeleri Galatasaray’daki performanslarıyla benzer görünürken fark neydi?

Fark tamamen rolünde yatıyordu. Son pozisyon öncesindeki iki hücumda olduğu gibi Mertens sahte dokuz oynarken rakip savunma ve orta saha bloğunu sürekli manipüle ediyor. İki hat arasında kendisini konumluyor. Orta sahanın arkasını görmesi pek mümkün değil. Oradan bir oyuncunun derine inerek sahte dokuzla eşleşmesi bu role karşı teorisyenlerin sıklıkla başvurduğu bir eylem. Fakat bu maçta Lazio’nun hocası olan Sarri, çok da iyi bildiği bir performansa bu şekilde engel olmayı tercih etmedi. O zaman arkadan bir stoperin çıkıp Mertens’i döndürmemesi ve topla rahat oynamasına izin vermemesi gerekiyordu. Başta Francesco Acerbi olmak üzere Lazio stoperleri bu konuda da görüntülerde olduğu gibi çok yetersiz kaldı. Bu nedenle Mertens sürekli hatlar arasında demarke bir şekilde toplarla buluşma şansını elde etti. Kendisine geriye attığı her pozisyonda kendi orta saha üçlüsüne +1 yazdı ve rakip merkez orta sahalara karşı en az bir oyunculuk bir sayısal üstünlüğü beraberinde getirdi.

Galatasaray’da oynadığı 10 numara rolünde bu mümkün olmuyor zira rakiplerin savunma önünde oynayan 6 numaralardan biri Mertens’le sahte dokuz rolüne göre çok daha rahat eşleşme imkanını elde ediyor. Bu da oyuncunun merkezde topla buluştuğu ama genellikle baskı altında olduğu anları beraberinde getiriyor ve Galatasaray o sayısal üstünlükleri elde edemiyor. Bu da Mertens’i topla birlikte Napoli dönemine göre çok daha etkisiz gösteriyor.

Peki sezon başında Haris Seferovic’le kurgulanan Galatasaray santrforunun Mauro Icardi’yle birlikte dönüşeceği rol Mertens açısından bize neler söylüyor? Seferovic kaliteli bağlantı oyunuyla aslında ona yakın oynayacak bir Mertens için ideal santrforlardan biriydi. Ama Belçikalı’nın rolü farklı gelişti ve Yunus-Kerem ikilisinin oyunları da oturmayınca Seferovic, bulduğu az sayıdaki fırsatı iyi değerlendiremedi. İsviçreli forvete göre net bir poacher olan Icardi için 10 numaranın kendisine yakın olması aslında çok ideal değil. Zira Mertens’in girmeyi sevdiği bölgeleri yerleşik pozisyonuyla sürekli işgal eden bir ceza sahası golcüsü böyle bir forvet arkası için problem yaratabilir. Fakat Icardi’nin kendisinde barındırdığı bir özellik bu açıdan da belki de farklı şeyler söylüyor.

Galatasaray’daki tek resmi maçına iki hafta önce Konyaspor’a karşı çıkan Mauro Icardi, bu mücadelede oyunda kaldığı 30 dakika boyunca bir şeyi net bir şekilde gösterdi. O da stoperlerin arasında oynamayı seven bir oyuncu olduğuydu. Icardi yarım saat boyunca bu pozisyonu hiç terk etmedi.

Bir dakika sonra Icardi’yi yine iki stoper arasında görüyoruz. Stoperleri birbirine yaklaştıran deneyimli oyuncu aslında rakip savunmayı daraltıyor ve içeride konumlanan Yunus da sol beki yanına çekerek Galatasaray’ın sağ kenarında alan açıyor. O kanala koşu atan Sacha Boey pozisyonda Konya’nın sol önü tarafından doğru bir şekilde takip ediliyor.

Bir dakika sonra Icardi yine iki stoper arasında. Yunus ve Kerem de içeride ve bekleri manipüle ediyorlar. Icardi pozisyonda lehlerine bir gariplik olduğunun farkında. Hemen önünde hatlar arasında konumlanan Yusuf Demir var. En soldaki Sergio’yla birlikte Konya’nın savunma dörtlüsü dört oyuncuyla birlikte tek bir hatta çakılmış durumda. Dolayısıyla Icardi’nin işaret ettiği gibi top merkezdeki Yusuf Demir’e oynandığı anda bir 5v4 elde etme ihtimali mevcut. Ne var ki Icardi dışında bunun farkında olan bir Galatasaraylı sahada yok.

Üç dakika sonra Icardi yine stoperlerin arasında. Yunus yine içeride. Boey yine Bytyqi tarafından kontrol ediliyor. Konyaspor, Galatasaray’ın sayısal üstünlük elde etmesine izin vermiyor.

76. dakikada Icardi’nin pozisyon alışının Konyaspor savunmasında nasıl gedikler açabileceğini gösteren bir an. Arjantinli’nin konumlanışı iki stoperi tamamen daraltarak birbirine iğneliyor. Sağ stoper ve sağ bek arasında büyük bir alan var fakat oraya girmeyi düşünen bir Galatasaraylı mevcut değil. Rakip sağ bekin öne mi çıkayım yoksa pozisyonumu mu koruyayım ikilemi bu nedenle değerlendirilemiyor.

Galatasaray’ın 82. dakikada bulduğu golde de Icardi koşuyu yine stoperlerin arasından başlatıyor. Kerem yine içeride ve Dubois’nın rakiple 1v1 pozisyonda başladığı koşu onu ekarte etmesini sağlıyor. Sergio’dan güzel bir pas sonrasında da solda net bir şans elde ediyor.

Fransız sağ bek ortayı yaptığı anda Konyaspor savunmacısı pası kesmeye çalışıyor ama başarılı olamıyor. Tam o anda Icardi görüldüğü gibi Calvo’nun bir adım önünde ve elde ettiği bu üstünlük maç boyu çok başarılı olan rakibinin topu kendi ağlarına yollamasına sebep oluyor.

Arjantinli santrfor iki stoperin arasında pozisyon almayı seven bir santrfor ve bunu Konyaspor’a karşı son 30 dakikada defalarca gösterdi. Dokuz numaralar için geleneksel yaklaşım her zaman böyleydi ama oyunun son 15 yıldaki gelişimi santrforların da pozisyonlamayı çok daha farklı yerlerde yapmalarını beraberinde getirdi. 4–3–3'ün son dönemde hakim yapı olması, 3–4–3'le birlikte kenar oyuncularının daha içeride ve daha skorer olduğu yapıları beraberinde getirdi. Artık öndeki kenar oyuncuları çok daha forvet rollerine sahip ve bu da onlara alan açma gerekliliğini beraberinde getiriyor. Santrfor aldığı pozisyonla bunu yapabilecek bir oyuncu.

Sergio Agüero, Manchester City’de bunun en güzel örneklerini Pep Guardiola’yla geçen son yıllarında ortaya koydu. Kariyerinin ilk yarısında iki santrfor arasında çok daha ceza sahası odaklı oynayan oyuncu, Pep sonrası çok daha gezgin, derine gelen bir role geçiş yaptı. İlk aşamada sıkıntı yaşadı ve hocasıyla arasının zaman zaman gerilmesine sebep oldu. Ama Agüero’nun tek yaptığı derine gelmek ve topla hatlar arasında buluşmak değildi. En az bunun kadar kendisini stoper ve bek arasında konumlayarak kenar oyuncularına alan açtı. Kasım 2019'da Chelsea’ye karşı oynadığı maçta bunu yaptığını görüyoruz. Kendisini sol stoperin dışına atan Agüero, Emerson’u manipüle ederek içeri çekiyor ve arkada bir alan açılmasını sağlıyor.

Sadece bir saniye sonra Mahrez’in sağ kenarda ne kadar büyük bir alana sahip olduğunu kadraj o bölgeyi net şekilde göstermese de anlayabiliyoruz. Zira Emerson, Agüero tarafından sahanın tam ortasına iğnelenmiş durumda. Oyunu bir kenarda kurup diğer kenarda bitirmeyi seven Guardiola takımı için bu bir santrforun yapabileceği en iyi işlerden biri.

13. dakikada tam tersini yapan Agüero, bu kez soldaki Sterling’e alan açmak istiyor. Tehlikenin farkında olan Azpilicueta orta sahasına ve sağ stoperine işarette bulunuyor çünkü City sağ kenarda KDB ve Mahrez’le 2v2'yi bulmuşken Sterling’e o alanı vermek istemiyor.

Peki santrforun stoper-bek arası konumlanması sadece kenar oyuncusuna alan açmak ve onun skor yapma ihtimalini güçlendirmekle mi alakalı? Pek değil. Aslında Agüero ve bu tarz santrforlar kendilerine de avantaj sağlamaya çalışıyorlar. İki stoper arasında oynamak her zaman daha zordur. Çünkü rakibin en güçlü iki savunmacısı genellikle her zaman iki stoperidir. Bek-stoper arası konumlanmak iki oyuncunun arasında pozisyon alınan zamanlarda rakibin bir oyuncusunu savunması daha zayıf olan beklerden faydalanmak için de santrforlar tarafından tercih ediliyor. Bu avantajları elde etmek kalenin merkezinden uzaklaşmak ve şut açılarını da biraz daha zorlaştırmakla destekleniyor. Futbolda hemen her konuda olduğu gibi yaptığınız bir tercih size bazı avantajlarla birlikte bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor.

Dolayısıyla Mauro Icardi’nin iki stoper arasında konumlanmaya meyilli olması aslında bir meydan okuma. Oyuncu rakibin en güçlü iki savunmacısıyla baş başa kalmaktan hiçbir şekilde korkmadığını bu tercihle ifade ediyor. Aynı zamanda merkezde kalıyor ve bu durum attığı koşularda ya da ceza sahası girişlerinde kaleyi hep karşısına almasını sağlıyor. Arjantinli’nin Paris St. Germain’de de yaklaşımı farklı değildi.

Geçtiğimiz sezon Brest’e karşı iç sahada ilk 11'de sahaya çıkan Icardi’nin pozisyon aldığı yer santra yapılır yapılmaz stoperlerin arası.

Birkaç saniye sonra bu durum bir fırsat getiriyor. Sağ stoper içeride ve sağ bekin dikkati de PSG sol beki Mendes tarafından çekiliyor. Stoper bek arasında orta sahanın (Wijnaldum) sızma yapabileceği bir alan mevcut.

Bir dakika sonra Icardi yine merkezde. Orada bir alan ve kanal bulduğunun farkında. Oyunu kurmaya çalışan takım arkadaşlarına da jestle durumu ifade etmeye çalışıyor. Kendisine soldan yaklaşan Wijnaldum’un varlığının ve bir koşunun oluşturacağı alanın da farkında.

O koşuyla birlikte Icardi arkasında Mbappe ve Wijnaldum’un yakalayabileceği 2v1'i oluşturmaya başlıyor.

Koşuyu bitirdikten sonra sağ stoper sahanın merkezinin solunda. İki stoper çok dar ve PSG’nin solunda bu 2v1 net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Ama PSG topu tehlikeli bölgeye taşıyamadığı için bunu değerlendirmekte geç kalıyor.

Sonrasında Verratti’nin öne oynadığı bu pas iyi sonuç vermiyor ve PSG, solda yakaladığı 2v1 ve genel 3v3'ten sonuç çıkaramıyor. Ama Icardi’nin aldığı pozisyon ve yaptığı küçük koşu bir santrforun stoperlerin arasında da alan açabildiğini gösteriyor.

Icardi’nin iki stoper arasında kalınca bek-stoper arasında nasıl bir alan yarattığını gösteren bir başka pozisyon 8. dakikada ortaya çıkıyor. Icardi bu pozisyondayken diğer Arjantinli Di Maria’nın kendisini çizgiye çakması sol stoper ve sol bek arasında büyük bir alan yaratıyor ama oraya yakın bir Parisli oyuncu bu atakta mevcut değil.

Bir santrforun takım arkadaşlarına alan yaratma yolları

Sonuç

Yani bir santrfor takım arkadaşlarına iki şekilde de alan yaratabiliyor. Icardi yukarıdaki şablonların ilkini tercih eden bir santrfor ve taç çizgisine çakılı iki kenar oyuncusuyla bu şekilde bek-stoper aralarında önemli boşluklar elde edebilirsiniz. Arjantinli santrfor bunu hem Paris St. Germain kariyerinde hem de 30 dakika içinde Konyaspor’a karşı defalarca gösterdi. Topu çizgide aldıkları zaman da etkili olabilen ve rakip beklerle bire birleri daha düzenli oynama şansını elde eden Kerem ve Yunus gibi gençlerle birlikte Galatasaray bu alanları istikrarlı bir şekilde yaratabilir. O halde bu bölgeleri takımda doldurabilecek en iyi oyuncu kim? Elbette Dries Mertens. Torreira zaten takımın derin oyun kurucusu. Sergio Oliveira ise sahada gezmeyi ve sık sık kendisini kenara atmayı seven aslen bir oyuncu kurucu. Dolayısıyla Galatasaray’ın 4–2–3–1'inde buraları değerlendirebilecek tek oyuncu Belçikalı yeni 10 numara. Ya da Okan Buruk Kerem ve Yunus’u içeri atıp rakip bekleri manipüle ederek kendi beklerinin önünde kanallar açma yolunu da seçecek ki bu nedenle de Galatasaray her halükarda beşli hücum hatlarını oluşturmaya mecbur ve Icardi’nin gelişiyle bu değişmedi.

Sonuç olarak bu yazı bir Dries Mertens katıksız bir sahte dokuzdur ve başka hiçbir yerde oynayamaz yazısı değil. Galatasaray bir tercih yaptı ve özellikle Icardi’nin gelişi sonrasında Seferovic ve Gomis’le birlikte üç tane gerçek santrforu bulunan bir takımda Mertens’i sahte dokuzda kullanmak teklif edilmesi pek mümkün olmayan bir eylem. Bu nedenle Belçikalı’nın en verimli olacağını düşündüğü 10 numara rolünde Okan Buruk ondan olabildiğince iyi yararlanmak durumunda. İki stoperi birbirine iğneleyen Icardi, bu yönden Mertens’in skor yapmasına yardımcı olabilir. Ama bunun için deneyimli yıldızın orta saha rolünden uzaklaşıp kaleye yaklaşması sahte dokuz olmadığı denklemde de şart gibi görünüyor. Ya da belki de bir ihtimal daha var ve Okan Buruk yel değirmenlerine karşı savaşarak 35 yaşından sonra ondan mükemmel bir orta sahacı elde edecek. Ya da belki de onun yapamadıklarını hazırlık maçında çok iyi bir futbol oynayan Mata’nın yapması gerekecek. Futbolda hiçbir şey imkansız değil ve o ihtimal her zaman mevcut. Ama bunun için Galatasaray’da birden çok şeyin mükemmel gitmesine ihtiyaç var gibi görünüyor. Sarı-kırmızılılar yaptığı transferlerle yetenek baremini çok yukarı çekmekle birlikte teknik adamının işini de çeşitli yönlerden çok zorlaştırdı. Mertens’in önüne Icardi’yi koyarak topsuz oyunda karşılama yönünden dahi önemli bir yük üstlenen Galatasaray, artık net bir ‘coaching’ takımı ve bu da Okan hoca için büyük bir meydan okuma. Alacağı sonuç ise mevcut konjonktürde Galatasaray’ın önündeki 2–3 yıllık süreç içinde çok kritik bir yere sahip olabilir.

--

--