Sergen Yalçın: Büyük maçlarda harika, peki ya diğerlerinde?

Beşiktaş’taki birinci yılını doldurmaya yaklaşık iki ay uzaklıkta olan Sergen Yalçın, 10 aylık süre zarfında önemli işlere imza atmayı başardı.

Emre Özcan
Tardini
Published in
10 min readDec 10, 2020

--

Son haftalarda özellikle büyük maç performanslarıyla öne çıkan Sergen Yalçın’ın Beşiktaş’ı, genç teknik adam takımın başına geldiğinden beri bu yönüyle dikkat çekiyor. Başakşehir ve Fenerbahçe galibiyetleriyle şampiyonluk için tekrar favori haline gelen siyah-beyazlıların özellikle bu büyük iki galibiyet sonrası Kasımpaşa gibi farklı türden bir rakibe karşı nasıl performans göstereceği önemli merak konularından biriydi. Kasımpaşa’da son dönemde gerek teknik adam koltuğunda yaşanan enteresanlıklar, gerek idari kısımdaki sorunlar maçı kağıt üzerinde belki olduğundan biraz daha kolay hale getiriyordu ama Beşiktaş’ın her halükarda böyle bir profile karşı bir teste ihtiyacı vardı. Maça üçlü savunmayla başlayan Kasımpaşa’nın her ne kadar ilk yarıdaki sakatlık sonrasında şekil değiştirip dörtlüye dönseler de bu testi Beşiktaş’a verdiğini söylemek yanlış olmaz. Sahadaki oyunda şablon oluşturma adına güzel şeyler ortaya koyan Beşiktaş, bir süredir var olan gelişimini sürdürdüğünü gösterdi.

2019 yazında Beşiktaş’ın başına gelen Abdullah Avcı, Başakşehir’deki son döneminde ortaya çıkardığı topa sahip olma oyunuyla iyi işler çıkardı ve o koltuğu hak ederek aldı. Özellikle Pep Guardiola esinlenmesini hem set oyunundaki hücum hattını oluşturma şekli hem de Kudryashov ve Gael Clichy üzerinden ortaya çıkardığı sahte bekle sık sık gösteren başarılı teknik adamın benzer bir oyunu Beşiktaş’ta da ortaya çıkarmaya çalışacağı beklenen şeylerden biriydi. Fakat Abdullah Avcı’nın bu oyunu Pep Guardiola’dan bile erken bir şekilde ortaya koyma çabası muhtemelen işlerin kötü başlamasında en büyük nedenlerden biri oldu. Katalan teknik adam, City’deki ikinci sezonunda ortaya çıkardığı sahte bek ve toplu oyundaki 3–2–5'i için aceleci davranmamış, elindeki personel istediği kıvama geldikten ve pres, pas oyunu, oyunu genişletme, topu koruma gibi temel kavramları oturttuktan sonra bu şablonla Premier League izleyicilerini selamlamıştı. Abdullah Avcı’nın da Başakşehir’de önce kontra odaklı ve direkt oyunla başlayan serüveni yine personelin zamanla, bilinçli bir şekilde değişimiyle topa sahip olma oyununu getirmiş ve uygun oyuncularla bu oyunda önemli aşama kaydedilmişti. Abdullah Avcı aynı dirayeti Beşiktaş’ta göstermedi ve elinde yeterli bir kadro yokken, çok erken bir şekilde toplu oyundaki 3–2–5'i aynı Guardiola’nın City’sindeki rotasyonla ortaya çıkardı.

Beşiktaş’ta geçirdiği süre içerisinde bunu birçok maçta gösteren ama en net ve başarılı örneğini 1–1 biten üçüncü haftadaki Çaykur Rizespor maçında ortaya çıkaran Abdullah hoca, sahaya Guardiola’dan biraz daha farklı bir şekilde 4–2–3–1'le çıktı. Burak Yılmaz’ın yokluğunda en uçta Güven Yalçın, Atiba’nın yokluğunda çift pivotta Oğuzhan ve Dorukhan vardı. En güçlü savunma dörtlüsünün yanında 10 numarada Adem Ljajic ve kenarlarda da Boyd-Lens ikilisini tercih eden Abdullah Avcı, rakibi karşılarken 4–2–3–1/4–4–2, toplu oyunda da aynı City rotasyonuyla sahaya 3–2–5 gibi dizildi. Bu yapıyı ortaya çıkarırken Guardiola’nın Delph’i yaptığı gibi Caner Erkin’i içeri çekti. Gökhan üçüncü stoper oldu. Boyd ve Lens’in çizgide genişliği sağladığı beşli hücum hattıysa Dorukhan ve Ljajic’in santrforun yanına girmesiyle ortaya çıktı.

Oyuncuların yukarıdaki rotasyonla sahaya bu şekilde yayıldığı Beşiktaş’ta hakim bir topa sahip olma oyunu beklentisi mevcuttu. Çaykur Rizespor’a karşı ilk yarım saatte belki de Abdullah Avcı döneminin en iyi periyotlarından biri (muhtemelen en iyisi) ortaya çıktı fakat Rize’nin kontrasıyla kalede görülen gol disiplini zaman zaman bozdu. İkinci yarının erken bölümünde gelen eşitlik golü sonraki süreçteki yoğun baskıyla ekstra sonuç vermedi ve Beşiktaş rakip kaleye 20 şut attığı o maçtan 2 puan kaybıyla çıktı.

Peki Beşiktaş’ın elindeki personel sezonun bu kadar erken safhasında bu oyunu oynamaya uygun muydu? Buna evet demek pek mümkün değil. Abdullah Avcı’nın kafasındaki oyun için Beşiktaş’ın geçtiğimiz sezonki kadrosu çok büyük dezavantajlara sahipti. Problem listesinin zirvesindeyse muhtemelen Caner Erkin vardı.

Kariyeri boyunca çizgi oyuncusu olarak öne çıkan ve sol ön olarak başlayan kariyeri başarılı bir sol bek rolüyle devam eden Caner Erkin’i içeri almak muhtemelen hataların en büyüğüydü. Büyük bir pas kalitesine sahip olmayan ve sürekli alan isteyen profiliyle Caner’i pas oyununun merkezine koymak Pep Guardiola’nın da pek yapacağı bir iş değil gibiydi. Zira City’de 2017–2019 arasında benzer oyunu benzer bir sol bek rolüyle oynayan başarılı hocanın sol bekteki tercihleri merkez orta saha orijinli Fabian Delph ve Oleksandr Zinchenko olmuştu. Caner Erkin’e tip olarak benzeyen atlet Benjamin Mendy ise başarısız bir Tottenham denemesi dışında bu role hiç sokulmamıştı. Sürekli alan isteyen ve çizgiye gitmeye meyilli Caner Erkin, üçüncü haftada oynanan Rizespor maçında da rakibin attığı golden sonra kendisini sürekli sola atmış ve ilk yarının son bölümünde meylettiği çizgi oyunuyla merkezde de büyük boşluklar bırakmıştı.

Ama Caner Erkin bu yapının tek sorunu değildi. Bu maçta en uçta oynayan Güven Yalçın da, sakatlık yaşayan Burak Yılmaz da set oyunu için doğru santrforlar değildi. Burak Yılmaz, sonrasında bağlantı oyununda iyi performanslar gösterdi fakat bu, oyununun hiçbir zaman güçlü öğelerinden biri değildi. Ljajic’in yanında Dorukhan’dan yine benzer şekilde hatlar arasında dar alan oyunu bekleyen Abdullah Avcı, mesafe isteyen ve geniş alandaki temposuyla fark yaratan orta saha oyuncusundan bu beklentisini de karşılayamadı. Boyd, Nkoudou, Lens ve Diaby gibi kenar oyuncuları oyunu çizgiden genişletebilen oyunculardı fakat hiçbiri dar alana uygun değildi. Dolayısıyla topa sahip olarak rakip yarı sahaya yerleşen Beşiktaş’ta rakiplerin derinde karşılayan sıkı savunmaları arasında bu oyunculardan üretim beklemek de pek mantıklı görünmüyordu.

Stoper hattında Ruiz ve Vida gibi ağır oyuncular bulunan Beşiktaş’ta bu bölge de sorunluydu. İki oyuncunun da hızlı oyuncular olmaması, daha ağır olan Ruiz’in soldan içeri kat eden ve bölgesini boşaltan Caner Erkin’in tarafında bulunması sıkıntıları artırıyor ve geçişi iyi yapan takımlara karşı savunma hattı da korunmasız kalıyordu. Yapıya uygun görünen iki oyuncu sağ bekten stoperi üçleyen Gökhan Gönül ve her sistemin adamı Atiba’ydı. Ama ilk on birin 6–7 elementi 3–2–5 ve set oyunu için ciddi dezavantajları olan oyunculardı ve Abdullah Avcı da bu oyundan sonuç alamadı.

İlk altı maçta sadece bir kez kazanan Beşiktaş’ta Avrupa’daki kötü sonuçlar hocanın üzerinde baskı kurdu ve 7. haftadaki Alanyaspor maçıyla Abdullah Avcı erken yürürlüğe koyduğu ana planından erken şekilde vazgeçti. Erol Bulut’a karşı direkt oyunla alınan galibiyet iki hafta sonra benzer oyunla Fatih Terim’in Galatasaray’ına karşı alınan üç puanla devam etti. Fakat altı maçlık galibiyet serisinden sonra topu reddeden Sivasspor, Yeni Malatyaspor ve Göztepe’ye karşı alınan mağlubiyetler, büyük takım deneyimi fazla olmayan Abdullah Avcı’yı ana planı gibi erken öğüttü ve Beşiktaş yönetimi çareyi teknik adam değişikliğinde buldu.

Sergen Yalçın takımın başına geldikten sonra ana mantalitede dramatik değişiklikler olmadı. Abdullah Avcı takımdan ayrılana kadar Beşiktaş maçlarda topa ortalama %62'yle sahip olan bir takımdı. Sezon bittiğinde bu hanede ortaya çıkan oran ise %61'di. Yani Sergen Yalçın’la birlikte Beşiktaş’ın topa sahip olma oranı düşüş göstermedi. Ama özellikle genç hocanın Galatasaray maçıyla keşfettiği kontra oyunu büyük maçlar için kısa sürede bir ana plan haline geldi. Beşiktaş düşük profilli takımlara karşıysa yine oyunu domine eden taraftı ve Sergen Yalçın bu konuda sıkıntı yaşıyor gibi de görünmüyordu. Fakat topa sahip olma oyununa bakışı Abdullah Avcı’dan biraz daha farklı olan Sergen hoca, öne oyuncu yığmaktan imtina etti. Takımı dar alanlardan olabildiğince çıkarmaya çalıştı ve Abdullah Avcı’ya göre daha ritimli pas yapan ve tempo üzerinden üretim yapmaya çalışan bir takım istedi. Sıkışık maçlarda zaman zaman Sergen Yalçın’la birlikte de beşli hatta altılı hücum hatları gördük ama toplu oyunda bariz bir şablon kullanmayan genç hoca Abdullah Avcı’ya göre daha esnek gözüktü.

Elneny’den 8. haftada yararlanmaya başlayabilen Abdullah Avcı’nın Mısırlı oyuncuyla zamanı uzun olmamıştı. Sergen Yalçın ise Elneny’ye iyi bir rol biçti. Hem Atiba’yı hem de bekleri biraz öne itmek için onu iki stoperin arasında/önünde oyun kurucu gibi oynatan Sergen Yalçın, böylelikle Atiba’nın verimini artırdığı gibi çizgiyi seven Caner-Gökhan ikilisinden de daha iyi yararlandı. Sezon başında birçok oyuncu özelinde oturmayan roller daha iyi göründü, topa sahip olma oyununda tempo üzerinden alan yaratarak üretimi sınırlı kenar oyuncularından da elinden geldiğince verim alan Sergen Yalçın takımının sezonu çok iyi bitirmesini sağladığı gibi ligin de en flaş teknik adamlık performanslarından birine imza attı.

Bu sezona kötü giriş transfer dönemiyle birlikte soru işaretlerini ortaya çıkarsa da Başakşehir ve Fenerbahçe maçları ciddi bir kırılmayı beraberinde getirdi. Kasımpaşa mücadelesiyle birlikte ortaya çıkan set oyunu ise gelişim vadediyor.

Sergen Yalçın’ın bu sezon itibarıyla elinde olan oyuncu grubu set oyununu oynamaya biraz daha uygun. Özellikle Rachid Ghezzal’ın transfer olduktan sonra Beşiktaş’ın kenar oyuncularına göre çok daha farklı bir oyun profilini kısa sürede ortaya koyması yine o çizgideki sağ bek transferi Valentin Rosier ile olan uyumuyla birlikte iyi bir birlikteliğin ortaya çıkmasına neden oldu. Ghezzal’in ters ayakla toplu ve topsuz içeride konumlanma yeteneği yukarıda görüldüğü gibi çizgiyi dolduran Rosier ile birlikte güzel bir uyumu beraberinde getiriyor. Rosier’nin çıkması ters kenardaki bek Rıdvan’ın maçın ilk bölümünde stoperi üçlediği bir 3–2–5'i ortaya çıkardı. Aboubakar’ın solundaki Mensah ve sol çizgiden oyunu genişleten Nkoudou’yla birlikte roller gayet iyi görünüyor. Ne var ki Beşiktaş maçta benzer şablonu farklı rotasyonlarla oynamaktan da geri kalmadı.

Ghezzal ve Rosier arasındaki uyum sağ kanatta yer değiştirmeleri de beraberinde getiriyor. Ghezzal’in çizgiye açıldığı noktada Rosier geride beklemektense içerideki kanalları da kullanabilen bir oyuncu. Onunla birlikte Dorukhan ve Mensah’ı rakibin hatları arasına sokan Beşiktaş’ta Rıdvan bu kez sol çizgide oyunu genişletirken Nkoudou da Aboubakar’ın yanında stoperlerin yanında yüksekliği sağlamaya yardımcı oluyor. İki stoperin arasına girerek savunmayı üçleyen rotasyon ise Atiba’dan geliyor.

İlk yarının son bölümünde, devrenin ikinci yarısında dörtlü savunmaya dönen Kasımpaşa’ya karşı benzer bir 3–2–5 sahada. Ghezzal yine içeride ve Welinton’dan topu isteyen oyuncu. Atiba da Rıdvan’la oluşan üçlü savunmanın hemen önünde. Ama topu alacak olan Ghezzal’in pas atabileceği bir opsiyon mevcut değil. Zira ilk yarı boyunca zaman zaman sahada iyi şekiller ortaya çıkaran ve özellikle de beşli hücum hattını hatlar arasında oluşturan Beşiktaş’ta en büyük problem merkezdeki yaratıcılıktı. Atiba-Dorukhan-Mensah üçlüsünden ve savunmadan hatları kıran paslar gelmedi ve ev sahibi o bölgede konumlanan oyunculara top geçirmekte zorlandı. Orta saha yuvarlağının hemen önündeki boşluğu en az bir oyuncuyla işgal etmesi gereken Beşiktaş’ta şekil pek iyi görünmüyor.

Benzer bir problem 33. dakikada da mevcut. Oyunun merkezindeki büyük boşluk Beşiktaşlı oyuncuların kötü yerleşimiyle oyun kurmayı zorlaştırıyor. Üçlü savunmanın önünü iki oyuncuyla doldurmak gerekiyorken sol çizgide kalan oyuncular burada bir fırsatın harcanmasına sebep oldu. Atiba’nın merkeze 5–6 saniye sonra gelen Dorukhan’ı görmesi o bölgede 4–2 arasında büyük boşluk veren Kasımpaşa’nın alan daraltmasına sebep oldu ve kötü bir uzun top denemesiyle pozisyon kaybedildi.

Benzer bir alan problemi bu sekansta da mevcut. Sol kenarda bir yükleme yapılmışken sağ çizgide olan Rosier’nin elde ettiği bire bir kullanılamıyor. Soldaki yükleme Yusuf Erdoğan’la Rosier’i baş başa bırakmış durumda fakat mevcut alana sokulacak ekstra bir oyuncu pas opsiyonu yaratma adına faydalı olabilecekken Beşiktaş bu fırsatı da değerlendiremiyor. Atiba’nın topu uzun süre ayağında tuttuktan sonra Welinton’a verdiği kötü pas ve top kaybı da şekil bozukluğuyla alakalı gibi görünüyor.

Yine Beşiktaş’ın oyunun erken dakikalarında oturduğu bu set beşli hücum hattının iki kenardaki genişlikle ortaya çıkmasına rağmen orta saha yuvarlağında bulunan üç serbest oyuncuyla kuvvetli bir oyun kurulumunu zorlaştırıyor. Hatlar arasında kalan oyuncuları bulmak kolay değil ve Beşiktaş’ın oyunu kurma şekli de iyi değil gibi. Tek santrfor baskıyla alakasızken savunmadaki üç oyuncuyla daha iyi bir yayılım burada da ön tarafı bulmak için daha iyi bir sonucu beraberinde getirebilirdi fakat pozisyonda Rosier dışında pas kullanılabilecek bir oyuncu mevcut değil.

Beşiktaş ilk yarıda geç bulduğu golle kilidi açtı ve ikinci yarıda erken 10 kişi kalan rakibi karşısında rahat bir galibiyet aldı. Fakat bunun yanında şekil olarak derinde bekleyen bir rakibe karşı iyi sinyaller verdi.

Rıdvan’ın çizgiye çıktığı anlardan biri

Rıdvan’ın hem üçüncü stoper hem de çizgi beki gibi oynayabilen yapısı, sağ kanattaki bek-kenar uyumu, Atiba’nın Mensah’la rotasyonlu bir şekilde derinlik-yükseklik katkıları, Aboubakar’ın bağlantı oyunundaki kalitesine eklediği ekstralar, Montero’nun top kullanma becerisi ve bu sezon daha hızlı olabilen savunma hattı bu maçtan göze çarpan artılardı. Beşiktaş geçtiğimiz haftalarda da özellikle hücum hattı oluşturmak için özel çaba gösterdiğini ortaya koyan örnekleri bırakmıştı.

Sergen Yalçın’ın özellikle takımın topla beraber sahada sete nasıl oturacağı üzerine kafa yorduğu belli oluyor. Sürekli farklı rotasyonlarla ortaya çıkardığı beşli hücum hatları, rakibin kafasını karıştırmak için ön plana çıkıyor olabilir. Yeni Malatya’ya karşı da Larin’i bazen çizgide bazen Aboubakar’ın yanında kullanan Sergen Yalçın, N’Sakala’yı ise genellikle çizgiye yakın tutmaya çalıştı ve savunmadaki hızından faydalanmaya çalıştı. Genç hoca özellikle bu sezon derinde bekleyen takımların 4–4 ya da 5–4'lük savunma ve orta saha hatları arasına sürekli üç ya da dört tane oyuncu sokuyor ve bu oyuncuların iyi konumlanmasına dikkat ediyor. Fakat bu oyuncuları bulmak set oyununun en zorlu noktalarından biri ve Beşiktaş da özellikle şu aşamada en çok bu sorunu çekiyor.

Ama şu ana kadarki emareler ilgi çekici. Büyük galibiyetlerle büyük maç hocalığı üzerinden aldığı övgüler Sergen Yalçın’ın diğer takımlara bakışına zarar vermiş gibi görünmüyor. Beşiktaş topsuz olduğu kadar toplu çözümler üzerine de kafa yoran bir teknik adama sahip. Bunun için elinde bu sezon daha gelişmiş bir personel var. Fakat çok yeterli olduğunu söylemek de bir o kadar zor. Sağ kenar ve santrfor bölgesinde bu yönden müthiş bir gelişim gösteren Beşiktaş’ta sol bekteki Rıdvan Yılmaz da set oyununda N’Sakala’ya göre bariz artıları olan bir oyuncu. Bununla birlikte merkez orta saha özellikle bu noktada kritik. Elneny kaybıyla geçtiğimiz sezona göre pas kalitesinde geriye giden tek bölge orta saha ve hatlar arasındaki oyuncuları bulmak için de en çok ihtiyaç duyulan şey merkezden gelmesi gereken yaratıcılık. Atiba hala harika fakat bir takımın birinci yaratıcısı olmaması gereken bir oyuncu. Bernard Mensah ise şu ana kadar set oyununda merkezin zayıf halkası.

Sonuç

Beşiktaş bu bölgede oyunculardan gelişim alabilirse uzun vadeli başarı ihtimallerini artırmaya aday. Bunu yapamazsa transfer dönemine kadar idare edip yine bu bölgeye yapılacak iyi bir eklemeyle de takımın ihtimallerini artırma şansına sahipler. Ama en önemlisi Sergen Yalçın gibi sahanın içine odaklanan, bunu yaparken dışarıdaki kuvvetli yapıları takip eden, Cyle Larin gibi sıradan görünen bir santrfordan gol atabilen bir kenar oyuncusu çıkarabilen parlak bir zihne sahipler. Geçtiğimiz sezon altılı savunma örnekleri veren, toplu oyunda takımın genişlik ve yüksekliğine özel kafa yoran Sergen Yalçın’ın işi hala kolay değil. Kadronun genişliği ve bazı nitelikleri yönünden geride göründükleri rakiplere sahipler. Fakat gün geçtikçe her türlü takıma karşı oyunu güçlendirmeyi başarıyor ve bu da uzun vadede takımın yapabileceklerinin sınırını çok daha yukarıya koyabilir.

--

--